GüncelMakaleler

YORUM | İslam ve Sol Çalıştayı’nın ardından: Çelişkinin keskinleştiği yere dair…

"Ortadoğu’daki olay ve olguları tarihsel açıdan incelemek, Marks’ın belirlemesini haklı çıkarmaktadır. Ezen-ezilen çelişkisinin keskinleştiği, ezilenlerin öfkesini eyleme geçirdiği durumlarda dinin yeri karşımıza çıkmaktadır"

Anti Kapitalist Müslümanlar’ın düzenlediği ve muhalif İslami çevreler ile devrimci kurumların buluştuğu İslam ve Sol Çalıştayı 25-26 Ocak 2020 tarihinde Fatih’te bulunan İnşa Kültür Evi’nde gerçekleştirildi.

Bu sene ikincisi gerçekleştirilen çalıştayda panelist olarak yer alan farklı kurumlardan temsilcilerle beraber etkinliğe yoğun katılım dikkat çekti.

Geçtiğimiz sene birincisi gerçekleşen İslam ve Sol Çalıştayı’nın bu sene gerçekleştirilen ayağında altı oturumla birlikte İslam ve Sol arasındaki ilişki birçok yanıyla beraber incelendi.

HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, Komün dergisi yazarı Çağdaş Balcı, Toplumsal Özgürlük yazarı Hasan Durkal, ilahiyatçı İhsan Eliaçık, Teori ve Politika yazarı Metin Kayaoğlu, eski HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder, SKM’den Ebru Yiğit, Mor Dayanışma’dan Perihan Koca gibi isimlerin katıldığı etkinlikte İslam ve sol arasındaki ilişkiye dair çağdaş, tarihsel ve kişisel tecrübelerin yanısıra kadın, İslam ve sol arasındaki ilişki de tartışıldı.

Dünyada ve özel olarak yaşadığımız coğrafyada sömürücü ve erkek egemen sistemin önemli bir araç olarak kullandığı din, kimi zaman Batı’da olduğu gibi İslamofobi üzerinden ezilenlerin birlikte mücadelesinin önüne set çekiyor, kimi zamansa Ortadoğu’da olduğu gibi yarattığı cihadist örgütlenmelerle ezilenlerin öfkesini sisteme yedekliyor.

Hakim sınıfların kendi varlığını yine ve yeniden üretmek adına kullandığı en önemli araçlardan biri olarak din ve Ortadoğu özgülünde İslam; sosyal, ekonomik, kültürel, cinsiyet kimliği gibi çeşitli alanlarla iç içe geçerek toplumsal şekilleniş açısından belirleyici bir yer kapsıyor. Bu bağlamda çelişkilerin keskinleştiği yerde İslam’ın karşımıza çıkması sürpriz değil.

Bugüne kadar K. Marks’ın “Din halkların afyonudur” sözünden yola çıkarak din ile arasına duvarlar örmüş ve meseleye yaklaşımını bu duvarlar ötesinden çıkarak koyamamış olan TDH’de fiili olarak yaşadığımız coğrafyada din üzerinden çelişkinin keskinleştiği odak noktalarına temassızlık söz konusu olmuştur ve olmaya da devam ediyor.

Bunda İslam’ın, özel olarak da Sünnilik inancının ezen inanç olarak hakim sınıfların politikalarında kullanılması belirleyici bir yanken esasta Marks’ın bahsettiğimiz sözünü yanlış algılama ve buradan çıkan algıyı aydınlanmacı bakış açısıyla beraber bütünleştirmenin sonucu söz konusudur. Marks bahsettiğimiz cümlesini, dinin ezilenlerin içerisinde bulundukları ezilme halinden çıkamadıkları, koşulları değiştiremedikleri durumda kendilerine direnç katma biçimi olduğu şeklindeki belirlemelerine atfen kurmuştur.

Yani Marks’a göre din, ezilenlerin sömürücü ve erkek egemen sistemin yarattığı eşitsizliğe karşı alternatifi oluşturamama; eşit, sömürüsüz ve cinsiyetsiz bir toplum oluşturma uğruna praksisi yakalayamama durumunda kendileri için yarattıkları bir nefes alma durumu. Marks tarafından ideolojinin ilk biçimi olarak adlandırılan din, ezilenler açısından böylesi bir noktada dururken hakim sınıfların elinde ezen-ezilen ilişkisinin süreğenliğini koruma anlamında önemli bir yere sahiptir.

Özelde Ortadoğu’daki olay ve olguları tarihsel açıdan incelemek, Marks’ın belirlemesini haklı çıkarmaktadır. Ezen-ezilen çelişkisinin keskinleştiği, ezilenlerin öfkesini eyleme geçirdiği durumlarda dinin yeri karşımıza çıkmaktadır.

Dönemlerinin sosyal, ekonomik ve kültürel yönlerine göz attığımızda Karmatîlerden Şeyh Bedrettin’e kadar pek çok isyan ilerici olarak atfedebileceğimiz yerde dururken bugün çeteci-cihadist örgütlenmeler eşliğinde mevcut sistemin çelişkinin keskinleştiği yeri kendi yararına nasıl çevirdiğine şahit olmaktayız.

Bu bağlamda, din; yaşadığımız coğrafyada ise hakim sınıflarca ezen inanç olarak kullanılan İslamiyet üzerine araştırma-incelemelerimizi yapmak, bu konu hakkında teori ve pratiğimizi şekillendirirken aydınlanmacı bakış açımızla yüzleşmek önemli yerde durmaktadır.

İkincisi gerçekleştirilen İslam ve Sol Çalıştayı, pek çok bakış açısını buluşturan; bu anlamda tartışmaları zenginleştiren bir çalışmaydı. Bu tarz etkinlikler, bakış açımız ve üzerimize düşenler noktasında bizleri besleyen, araştırma-inceleme ve pratiğe yönelten bir yerde duruyor kuşkusuz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu