Güncel

YORUM | Güneştekin’in “Hafıza Odası” ve Gerçeğin Hafızamızdaki Yeri

"Kimse bu serginin geçmişle yüzleşmek için kapı araladığını söyleyemez, çünkü geçmişle yüzleşmek renkli tabutların arasında poz vererek, eğlenerek değil hesap sorarak, hesap vererek olur. Bu hesabı devletin kendisi vermeyeceğine göre hesabımız ancak mücadelemizle sorulabilir"

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın (DTSO) ev sahipliğini yaptığı ve Amed’in tarihi Keçi Burcu’nda 16 Ekim’de açılışı yapılan, “sanatçı” Ahmet Güneştekin’in “Hafıza Odası” başlıklı sergisi başta Kürt halkı olmak üzere ciddi bir kesim tarafından doğal olarak tepkiyle karşılandı.

Güneştekin’in bu sergisi daha önce de İstanbul, Bakü ve Avrupa’nın çeşitli yerlerinde açılmıştı. Ancak bu kez Amed’de “tabut” simgesi üzerinden “faili meçhul” cinayetlerde yaşamını yitirenleri temsilen ve adına “Hafıza Odası” denilerek sergi açılması, en hafif deyimle Kürt halkının acılarını ve devletin toplu katliamlarını görmezden gelme, hafife alma, alay etme, acıyı sanat adı altında malzemeleştirme çabasından başka bir şey değildir.

TC devlerinin geçmişten günümüze Kürt düşmanlığı ve katliam gerçekliği, özyönetim direnişleri sırasında da devam etmiştir. Bu nedenle bu “sergi” ile katliamların meşrulaştırılması, Sur halkı için, Amed ve Kürdistan halkı için kabul edilemezdir. Kürdistan coğrayasının birçok yerinde toplu katliamlar adeta siyasi ve etnik soykırımı andıracak şekilde yüzlerce insanın katli ile hafızalarımızda yerini almıştır.

Amed’ın tamamı için de geçerlidir bu katliam gerçekliği… Tahir Elçi’nin katledilmesinden başlanarak, yüzlerce kişinin katledildiği bilinmektedir; Amed’in 8 ilçesinde toplam 32 kez, Sur’da ise defalarca kez sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, devletin kendi kaynaklarına göre 300’ün üstünde kişi katledilmiştir. İşte bu nedenle hafıza gerçeklerdir.

Bunu sergiyi protesto eden gençlerin; “Burada yapılan sergi değil, Kürt halkının, Amed halkının bütün değerlerine ihanettir. Sergi adı altında gösterilen tabutlar, faili meçhul cinayetlerdir. Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, bu serginin açılışına çelenk göndermiştir.

Hem katledip hem de çelenklerle bunları kutlamak, açılışlarını Kürtçe şarkılarla yapmak, Kürtçe’nin yasak olduğu bir dönemde, insanların sırf Kürt olduğu için katledildiği bir dönemde, bu tabutları, aşağıda görülen ayakkabıları asmak, bütün Kürt halkına, bütün Kürt değerlerine ihanettir. Eğer gerçekten hafıza görmek istiyorsanız, Surlara bakmanız yeterlidir. Evlerimiz yıkıldı, yerine Sur’la alakası olmayan evler yapıldı. İnsanlarımız katledildi. O nedenle yapılan sergi değil, bizim bütün değerlerimize ihanettir” sözleri oldukça iyi anlatmaktadır.

Her ne kadar Güneştekin, “Biz sanatçıların görevleri vardır. Bizler tarihin tanıkları ve aktarıcılarıyız. Hafıza Odası Türkiye’nin son yüzyılını anlatan bir sergidir. Diyarbakır benim ailem. İyi ki buradayız. Umarım bunu devam ettiririz. İyi ki mahallemdeyim, iyi ki coğrafyamdayım” demiş olsa da tarihe renkli tabutları ile tanıklık edemez, gerçekleri ters düz ederek aktaramaz.

Hafıza silme girişimi!

Bu oldukça bilinçli bir şekilde sanatı devletin katliamalarına, yıkımına örtü yapmak, gerçek hafızayı unutturmaya çalışarak yaşananları meşrulaştırmaya çalışmaktır. Sanat, devrimci cepheden ele alındığında gerçeklerin ortaya

çıkmasına hizmet ederken, Güneştekin tarafından şiddet aracına dönüştürülmüştür. Devletin, savaş ve katliam ile yoğurmak istediği hafızaya hizmet etmeye dönüşmüştür. Bu bir hafıza “tazeleme” değil, hafızayı yok etmektir, silmektir.

Ayrıca Güneştekin’in davetlileri olan ve Kürtçe şarkı eşliğinde halay çeken Ertuğrul Özkök bu katliamlar yaşanırken tek satır işlemiş midir Hürriyet’teki yazılarında yaşananları! İsmail Saymaz, tek bir cümle yazmış mıdır katliamların üzerine. Halay çekenler, çelenk gönderenler “Hafıza Odası” sergisinde hafızalarını kaybetmiş gibidirler! Öyle ki, hiçbir şey yaşanmamış gibi eğlenmektedirler. Ama bu onlar hafızalarını kaybettikleri için değildir. Onlar bizzat “hafızanın tazelenmesine” adı altındaki bu etkinlikle gerçeklerin hafızalardan silinmesine katkı sunmak için oradadırlar.

2015’teki özel savaş konsetiyle çok fazla yara alan Amed coğrafyası ve Kürdistan’ın birçok yerinde cenazelerin haftalarca sokaklarda bekletilmesi, bodrum katlarında yüzlerce kişinin katledilmesi hafızalarımızda ilk günkü tazeliğini korurken Güneştekin’in “Hafıza Odasına” Kürt halkının ihtiyacı yoktur. Gerçekler o renkli tabutlarda değil yerde yatan cenazelerle Kürt halkının, devrimcilerin hafızasına hesap sormak üzere kazınmıştır.

Kimse bu serginin geçmişle yüzleşmek için kapı araladığını söyleyemez, çünkü geçmişle yüzleşmek renkli tabutların arasında poz vererek, eğlenerek değil hesap sorarak, hesap vererek olur. Bu hesabı devletin kendisi vermeyeceğine göre hesabımız ancak mücadelemizle sorulabilir.

Zira katliamın özneleri kayyumlarla, zırhı ile, tankı ile, topu ile olduğu yerde duruyor ve benzeri katliamlarına devam ediyor. Panzerlerle çocukları katlederek, hapishanede tutsakları katlederek, Kürtçe müziğü, şarkıyı, Kürtçe’yi yasaklayarak, şiddetin her türlüsü ile savaşı sürdürmeye devam ederek Kürt halkının hafızasına yönelik savaşı sürdürüyorlar. Ama bizler de buradayız ve unutmayacak, hesap soracağız!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu