GüncelManşet

YORUM | Bir Muharebeyi Kaybetmek Savaşı Kaybetmek Değildir!

Bugün büyük puntolarla zafer ilan edenler bilmeli ki direniş henüz yaşıyor! Efrîn’in yiğit savaşçıları, artık Efrîn’in her yerinde birer gerilla. Artık Efrîn’in her taşı, tepesi, ağacı ve hendeği birer direniş mevziisine, gerilla pususuna dönüşmüş durumdadır. Kimse unutmasın ki, Rojava’da eşitlik ve kardeşlik temelinde özgürce yaşamış Kürtlerin, Arapların, Türkmenlerin, Süryani ve Ermenilerin artık bir direniş ordusu var!

Türk ordusunun 20 Ocakta El- Nusra artığı cihatçı çetelerle başlattığı “Zeytin Dalı” operasyonu 58. gününde Efrîn kent merkezine girilmesiyle sonuçlandı. Türk devleti, Kuzey Suriye/Rojava’da Kürtlerin demokratik özgürlükçü, bir temelde inşa ettiği özerk yönetimlere olan düşmanlığını her fırsatta dile getirdi. İlkin cihatçı çetelerle eliyle, bu yöntem Kürtlerin büyük direnişine çarpıp ters tepince de bu defa doğrudan kendisi söz konusu kazanımlara karşı harekete geçti. Elinin altında tuttuğu, besleyip büyüttüğü, her türlü desteği verdiği cihatçı çeteleri, girmek istediği yerde istikrarsızlık yaratmak ve operasyonun gerekçeleri için birer aparat olarak kullanan TC devleti, bu yöntemle “Fırat Kalkanı” operasyonuyla Suriye topraklarına doğrudan girdi. Azez-Cerablus bölgesini doğrudan işgal etti.

Buradan edindiği tecrübe ve aldığı güçle bu kez 2011’den bugüne cihatçı çetelerin giriş yapamadığı, Rojava’nın ilk özerk yönetimini hedef tahtasına koydu. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 17-25 Aralık döneminde kamuoyuna yansıyan ses kaydında dile getirdiği “Suriye’den Türkiye’ye 3-5 füze attırırız” taktiği bu kez pratiğe döküldü. Artık sınırın diğer tarafında, TC devleti için tehdit oluşturan (ki füze saldırıları da bunun bir kanıtı olarak sunuldu) bir terör unsuru-bölgesi vardı ve bu temizlenmeliydi. Nihayetinde OHAL’le birlikte ciddi anlamda geri çekilen kitle hareketinin mevcut durumu da gözetilerek, Kürt düşmanlığı temelinde ırkçı-gerici bir kampanya eşliğinde Efrîn’e yönelik işgal harekâtı başlatıldı.

İşgal operasyonu iki ay boyunca ana akım-havuz medyası tarafından an be an AKP iktidarının marifetlerini, başarılarını ispatlayacak bir perspektifle aktarıldı. Toplumun geniş kesimlerine milliyetçi-şovenist zehir zerk edildi. Söz konusu kampanya Efrîn bahanesiyle toplumsal muhalefetin dinamiklerine yönelik saldırıların gerekçesi yapıldı. Zira, cephede başarı kazanmanın temel ölçütlerinden biri cephe gerisini sağlam tutmak, iyi tahkim etmekti. Bu açıdan, devrimci, ilerici ve yurtsever güçlere yönelik Efrîn gerekçesiyle yoğun bir saldırı furyasına girişildi. Bu taarruzun çıtası harekât boyunca hiç düşmedi. Efrîn isminin geçtiği her cümle radara, sahipleri gözaltına alındı. Cephede yapılanlar ise bundan çok daha kapsamlı ve kanlıydı. Teknik üstünlüğünü kullanan TC devleti, savaş uçaklarıyla köyleri bombalayarak sivillere ölüm ile kaçmak arasında bir tercihe zorladı. Diğer yandan da ele geçirdikleri bölgelerde özellikle ÖSO çetelerinin sivillere yönelik infazları hiç kesilmedi.

Rojava Modeline Tüm Emperyalistler ve Gericiler Düşman

Yaşananlar, “Zeytin Dalı” adı verilen işgal harekâtının sadece TC değil bir NATO operasyonu olduğunu gösterdi. Zira, söz konusu insan hakları ihlallerine, Suriye topraklarına yönelik açık işgal girişimine karşı AB ülkeleri, ABD ve Rusya’dan “komşular alışverişte görsün”den öte bir tepki gelmedi. TC devletinin işgal harekâtı öncesinde emperyalistler katındaki kulislerde dersini iyi çalıştığı, Kürtlerin tarihsel kazanımlarını yok etmek adına geniş bir gerici ittifak kurmayı başardığı zaman için görüldü.

Söz gelimi, Birleşmiş Milletler, oy birliği ile geçici süre ateşkes ilan edildiğini açıkladı. Ardından sadece ABD birkaç kez o da cılız bir biçimde ateşkesin Efrîn’i de kapsadığını duyurdu. Bu mideden yapılan konuşmalara kimi Avrupalı emperyalistlerden de dâhil olanlar oldu. BM kararından sonra bu kez Avrupa Parlamentosu geçtiğimiz hafta toplanarak, Efrîn’e dönük bir karar aldı ve TC’den askeri müdahalenin durdurulmasını istedi. Bu karardan sonra yine bazı devletlerin aslında işinizi bir an önce bitirin mealine gelen “yapmayın-etmeyin” cızırtıları duyuldu.

Ne var ki her iki kararda bir yaptırımı değil sadece ‘tavsiye’ içeriyordu. Reis’in bu durumu fırsata çevirdiğini ve “EEyyyy” diye kükremelerinin Avrupa’dan yankılandığını söylemeye bile gerek yok sanırız.

Süreç göstermiştir ki başta ABD ve Rusya olmak üzere tüm emperyalist devletler açıkça TC devletinin Rojava’nın bu ilk demokratik-özerk-özgürlükçü kantonunun işgal etmesine onay verdi. Emperyalistler tarihle sabit olduğu üzere halkların her türlü özgürlükçü, öz yönetime dayanan demokratik kazanımının açık düşmanıdır. Bu süreç hava sahasını açan Rusya’dan; operasyona onay veren ABD’ye ve de diğer AB devletlerine kadar böyledir.

Ortadoğu’da gericilik- mezhepçilik ve milliyetçilik temelinde kurulu dengeleri sarsan, değiştiren ve dönüştüren bir model olarak Rojava deneyimi bir kez daha görüldü ki tüm emperyalistlerin ve onlarla işbirliği halindeki gerici devletin başlıca düşmanı durumundadır. İran’dan Irak’a, Esad’dan TC’ye; ABD’den Rusya’ya neredeyse tüm dünya emperyalist ve gerici devletlerin, merkezinde Kürtlerin bulunduğu, gücünü direniş ve demokrasiden, kadın özgürlükçü bir paradigmadan alan bir modele tahammülleri yoktur.

Nitekim yaşananlarda bunu bir kez daha teyit etmiştir.

efrin direnişi 2Katliam, Yağma, Talan, Vahşet…

TC devleti ve yedeğindeki cihatçı çetelerin adeta Moğol ordusu gibi girdikleri bölgelerde önlerine çıkan her şeyi yakıp yıktığı, talan ettiği ve yağmaladığı sayısız kanıtla basına yansıdı.

İnsanlığın başına bela olan, gerici cihatçı-selefi çetelerin TC devletiyle oldukça uyumlu bir işbirliği halinde olduğu bir kez daha görüldü. Böylelikle Suriye savaşının başladığı 2011’den bu yana TC devletinin cihatçı çetelerle ilişkisine dair yazılan, çizilenlerin, yürüyen tartışmaların adeta bir sağlaması yapıldı diyebiliriz.

Nihayetinde aynılar aynı yerde ortak düşmana karşı buluşmuş ve birlikte harekete geçmiştir. İslamiyet’i kendisi gibi yorumlamayan herkesi kâfir, zındık ve katli vacip olarak gören; Rojava’da Kürtleri, Ezidileri, Ermeni ve Süryanileri, Alevileri katleden cihatçı çetelerle, tarihin ilk büyük soykırımına imza atan her türlü farklılığa ve renge savaş açan, diri diri yakan, 10 Ekim’de bombalamaktan geri durmayan TC devleti arasında ideolojik, siyasi ve psikolojik bir benzerlik olduğu açıktır.

Nihayetinde hastaneyi bombalamaktan imtina etmeyen, fetihçi, yağmacı bir devlet gerçekliği söz konusu. Efrîn’e girer girmez gördüğü her şeyi çalıp çırpmaya, yağmalamaya başlayan barbar sürüsünü “Kuvay-ı Milliye” diye sunmak bu ruh kardeşliğinin de bir kanıtıdır. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) açıklamalarına göre operasyon boyunca tespit edilebilen 281 kişi yaşamını yitirdi. Yoğun saldırılar yüzünden Efrîn’den yaklaşık 200 bin sivilin ayrılmak zorunda kaldı, siviller Nubul ve Zahra’ya veya Halep’e geçti.

 

Savaş Yeni Bir Aşamada, Gerilla Yöntemleriyle Sürecek!

Erdoğan’ın “üç günde alırız”, yıkar geçeriz”, ”ezeriz” diyerek üst perdenden kükrediği operasyon tama iki ay sürdü.

TC devleti ile cihatçı-selefi barbarların sivillere yönelik katliamları, yerleşim yerlerine yönelik vahşi saldırıları ve bombardımanları Efrîn kent merkezine sığınan yüzbinlerce insan için bir soykırım tehdidi anlamına gelmekteydi. Anlaşılıyor ki PYD-YPG yetkilileri düşmanının bu karakterini dikkate alarak hareket etti. Yüzbinlerce sivili bir soykırımdan kurtarmak için enerjisini koridor açarak sivilleri kurtarmaya vakfetti. Diğer yandan geçen süre içinde YPG’nin askeri-teknik üstünlük özellikle de hava sahasının kullanımı karşısında cephe savaşı vermenin olanaksızlığını gördüğü anlaşılıyor. Bu anlamda YPG cephe, mevzi savaşını terk ederek hareketli gerilla savaşına yönelmiş durumda. TC ordusu ve cihatçı çetelerin Efrîn kent merkezine girmesinin hemen ardından tamda zafer kutlamaları yaptıkları yere yönelik gerçekleştirilen ve sonuçları burjuva basına da yansıyan etkili eylemi söz konusu tercihin belki de görünen ilk sonucu oldu.

TC devletinin, Efrîn kent merkezinde mevzi savaşı verilmesi ve sivillerin tahliye edilmemesi durumunda, kenti hava bombardımanıyla yerle bir edeceğine kimsenin şüphesi yoktur sanırız. Cizre’yi etrafına konuşlanan tank havan toplarıyla aylarca döven T. Kürdistanı’nda ilçeleri, kentleri adeta yerle bir eden, Nusaybin’i havadan bombalayan TC devletinin Efrîn’de neler yapabileceğini kestirmek zor olmasa gerek.

Son tahlilde TC devleti, yedeğindeki cihatçı çetelerle Efrîn’i -şimdilik- ele geçirmiş oldu. YPG, üç günde alınacağı iddia edilen Efrîn’i kahramanca, büyük bir direniş destanı yazarak savundu. Efrîn ve Rojava’nın diğer bölgelerinden gelen Kürt, Arap, Türkmen, Süryani, Ermeni savaşçılar ile Türkiye ve T. Kürdistanı’ndan gelen, çeşitli inanç ve milliyetlerden devrimci, komünistler, enternasyonalist savaşçılar, tarihin sayfalarına altın harflerle yazılacak ve dünya halklarının direniş manifestosunda bir ilham kaynağı olarak yaşayacak bir direnişi Efrîn topraklarına kazıdılar.

Kürtlerin, Arap ve Türkmenlerin, Süryanilerin ve Alevilerin, kendi geleceklerine kendilerinin karar verebileceklerini, kaderlerinin ellerinde olduğunu, kadın özgürlükçü, halkların eşit ve özgür bir şekilde hem de Ortadoğu’nun tamda göbeğinde yaşayabileceği bir modelin mümkün olduğunu gösterdi. Bu ideallerini son güçlerine kadarda kahramanca savundu, TC ordusu ve çetelerine ağır kayıplar verdirdi, âdeta kâbusları oldu.

Nihayetinde savaşın bir doğası ve gerçekliği vardır. İki gücün teknik ve sayısal dengesizliği, özellikle de hava unsurlarının varlığı bununla bağlantılı olarak Efrîn’in Rojava’nın diğer bölgelerinden görece yalıtık ve uzak bir yerde olması, Esad rejiminin tutumu ve sayılabilecek çok sayıda faktör, söz konusu şanlı direnişe karşın Efrîn’in TC ordusu ve çetelerinin eline geçmesini sağladı.

Ne var ki savaşçılar kanlarıyla, ortaya koydukları irade ve duruş ile Efrîn’in her karış toprağına direniş tohumları ekti. YPG, Türkiyeli devrimci ve komünistler, enternasyonalist savaşçılar, Efrîn’den çekilmişte olsalar da savaşın ortasındalar. Nitekim Efrîn kanton yönetimi ile PYD’den yapılan açıklamalarda savaşın, işgale karşı direnişin yeni bir aşamaya geçtiği, yeni ve daha zengin taktik-yöntemlerle, gerilla savaşı şeklinde süreceğine işaret ediyor.

Bugün büyük puntolarla zafer ilan edenler bilmeli ki direniş henüz yaşıyor! Efrîn’in yiğit savaşçıları, artık Efrîn’in her yerinde birer gerilla. Artık Efrîn’in her taşı, tepesi, ağacı ve hendeği birer direniş mevziisine, gerilla pususuna dönüşmüş durumdadır. Kimse unutmasın ki, Rojava’da eşitlik ve kardeşlik temelinde özgürce yaşamış Kürtlerin, Arapların, Türkmenlerin, Süryani ve Ermenilerin artık bir direniş ordusu var!

Ve bu direnişçiler, vatanını, yurdunu savunacağını sergilediği destansı duruşla dosta, düşmana ilan etti.

Bilinir ki bir muharebeyi kaybetmek savaşı kaybetmek anlamına gelmez. Savaşı kaybeden, zafer umudunu ve direncini kaybeden.

Efrîn coğrafyasının her karışı şimdi direnişçilerin yatağıdır!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu