GüncelMakaleler

Analiz | Hong Kong: “Devrim bir savaştır ve iyi bir değişim olacaksa, savaşı ve kan dökülmesini kabul ediyoruz”

"Bu açıdan gerçekler, burnumuzun dibindekiler, dünyanın dört bir yanında bugün yaşananlardır.  Kitabi bilgiler –yalnış öğrenilmediği sürece- etrafımızda olup biten gerçekliği daha kolay adlandırabilmemizi sağlar. Gerçeklik her ne olursa olsun sadece bugünle ilgili ve geleceğe dair olandır"

Hong Kong protestoları, 21. yüzyılın şimdiye kadar gerçekleşen en büyük ve uzun süreli kitle hareketlerinin başlarında geliyor. Hong Kong (HK) protestolarının bugün de 15. haftasını geride bırakarak devam eden 2019 yılındaki dalgası; 2014 yılında başlayan ve The Umbrella Movemant (Şemsiye Hareketi) diye anılan Occupy Central (Merkezi İşgal Et) isyanından doğduğu söylenebilir.

Biri diğerinden 5 yıl sonra gerçekeleşen, ve onun devamcısı niteliğinde olan iki isyanın tetikleyenleri farklı şeyler olsa da özü tam bir demokrasi ve geleceğin birlikte inşa edilmesi amaçlarına dayanıyor. Bu iki uzun süreli kitle isyanının amaçları birbirine benzerken, onu oluşturan profiller ise gerek ona katılım sağlayan kitlenin çeşitliliği bakımından gerekse bizzat kitle hareketine yön veren simalar açısından neredeyse aynıdır. Occupy Central hareketine katılan geniş kitlelerin talepleri tam bir demokrasi ve gerçek bir seçim hakkı iken bugün ki HK proteslarında sokacağa çıkan binlerin talebi Çin’in HK üzerindeki boyunduruğunu kabul etmemek ve “suçluların” iadesi yasa tasarısını reddetmektir.

Kaldıki geçtiğimiz haftalarda HK lideri Carrie Lam’in yasanın geri çekileceğini açıklamasının ardından kitlelerin talepleri özüne daha fazla yaklaşmış ve Occupy Central’daki taleplere benzer bir şekilde demokrasi ve adalet talebini öne çıkartmıştır. Occupy Central’a göre günümüz HK eylemlerinin farkı, kitlelerin radikal eylemlere daha fazla imza atmasıdır.

HK protestolarına katılan milyonlar tarafından demokrasi için talep edilen şey sadece seçme hakkı için değil insanların kendi kendilerini yönetebilecekleri gerçek bir demokrasi adına siyasal iklimin oluşturulabilmesidir.

HK protestoları tarafından seçme ve seçilme hakkına yönelik beyan edilen görüş, onun iktidar elitlerinin elinden alınıp ilk defa sıradan insanların eline verileceği sürecin sadece bir basamağı olduğudur. Nitekim demokrasi meselesi üzerine yürütülen bu tartışma, eylemlerde HK’nin Geleceği vurgusuyla birleştirilmektedir.

2014’den bu yana protestolara düzenli olarak katılan milyonlarca insanın politik bilinci sürekli olarak artmış ve milyonların zihnindeki gelecek fikri özgürlükle eş tutulmaya başlanmıştır. Eğer özgürlük varsa bir gelecek vardır, özgürlük olmadağında ilerki günlerde bizi bekleyen bir gelecek de olmayacaktır.

HK protestolarında bugünkü gelinen aşamada bu fikri savunan insanların kendi hayatlarından vazgeçtiklerini sıklıkla beyan ettikleri notu da düşülmelidir.

HK elitleri ve Pekin arasında şaklaban gibi oynanan HK yöneticilerinin, sermayenin ve finans sektörünün, Çin’in ve onun yandaşı Rusya’nın HK protestolarından esas korktukları nokta tamda burada kendini göstermektedir.

Kapitalizm ve onun sürekli ve sürekli olarak anti demokratik uygulamaları doğurmasına karşın düzen dışı bir eğilimin oldukça güçlü ve kararlı bir şekilde milyonlar tarafından savunulmasıdır. Yukarıdaki özneler, bugün ki HK protestolarının karşı tarafında açıkça yer almaktadır.

Bir de protestoların karşısında olduğunu bildiğimiz batılı devletler de bugün sadece ihtiyatlı davranmakta ve demokrasi yanlısı bir görüntü çizmeye çalışmaktadırlar. Örneğin Trump, twitter hesabından Çin ve HK’ya demokrasiye dönme çağrısında bulunmuş, ordunun HK protestolarına müdahalesine ilişkin olarak tehdit savurmuştur.

HK’ya demokrasi dersi vermeye kalkan Trump sadece bundan birkaç gün sonra, kendisiyle çalışılmasının çok kolay olduğunu “Bu işin neden kolay olduğunu biliyor musunuz? Çünkü bütün kararları ben alıyorum ve sizin çalışmanıza gerek kalmıyor” sözleriyle belirterek demokrasiden ne kadar çok şey anlayabileceğini sergilemiştir.

Bu, batılı devletlerin HK protestolarına dönük ikili yanının bir göstergesi niteliğindedir ve durum onlar için de korkutucu olmaya başladığında fabrika ayarlarının devreye sokulmasından endişe duyulmayacaktır.

Emperyalist güçler kitle hareketlerine kendi işlerine geldiği gibi bakarken biz onlardan öğrenebilme amacıyla yaklaşırız.

“Bugün dışarı çıkmazsanız yarın olmayabilir”

Kitle hareketleri; içerisine milyonları ve bizzat onların taleplerini kapsayarak büyüyen hareketler, bizim için esas öğretici olan şeydir. Biz, durgunluklardan değil, kitle hareketlerinden beslenir ve esasen onlardan öğreniriz. Durgun geçen onlarca yılda birikmeyen öğretiler, sadece günler süren milyonların hareketinde birikir.

Aklı başında bir siyaset, devrimci ve politik özne kitle hareketlerinde açığa çıkan gerçeklikleri devrimci bir tarzda yorumlayabilmeli ve sonuç çıkarmalıdır. Yenilenme kapısını açacak anahtar dünyanın neresine gidersek gidelim kitle hareketlerinin içerisinde saklıdır. Devrimci siyasi akla düşen görev onun hareketler içerisinden bulunup çıkartılmasıdır.

Bu açıdan gerçekler, burnumuzun dibindekiler, dünyanın dört bir yanında bugün yaşananlardır.

Kitabi bilgiler –yanlış öğrenilmediği sürece- etrafımızda olup biten gerçekliği daha kolay adlandırabilmemizi sağlar. Gerçeklik her ne olursa olsun sadece bugünle ilgili ve geleceğe dair olandır.

Lenin, 1910 yılında Liberal Muromtsev ve Leo Tolstoy’un ölümleri sonrasındaki kitle hareketlerinin ve devamında 1912’de Lena’da işçilerin kurşuna dizilerek 500’den fazla işçinin öldürülmesi olayları sonrasında sokaklara çıkan milyonların öfkesinin, devrimci yükselişe dönüştüğünü belirtmiştir.

Mao’da, “Dr. Sun Yat-Sen’in 25 sene de başaramadığını Hunan köylüleri 2 günde başardı” belirlemesinde bulunmuştur.

Kitlelerden kitlelere çalışma yöntemindeki bahsedilen kitleler; anda politik açıdan ölü olan kitleler değil hareketli olan kitlelerdir. Kaldı ki, kitlelerin kendisi de esasta bizzat kendi pratiklerinden öğrenmektedir. Siyasi hareketlerin günümüzde vaaz verir gibi ifade ettikleri “gerçekler” ilahi bir gizemle doğduğu için işimize pek yaramıyor. Bu nedenle yeni devrimci çıkışlarımızın gerçekliğe oturması ve bu bağlamda kitle hareketlerinin içinden çıkması gerekmektedir.

HK’daki kitle eylemlerinde sert bir rugby oyuncusu olan 16 yaşındaki Hammond Tang*’den 42 yaşındaki Daniel gibi yolda kalan eylemcileri evlerine taşıyan yüzlerce şoförden birine, eylemcileri korumak için kurdukları Guardians (Koruyucular) grubunun bir üyesi olan 82 yaşındaki Wong Amca’ya, herkes direnişin bir parçası olabiliyor. Wong’un katıldığı direnişlerden öğrendiği şey; “Onlar için darbe almaya hazırım. Bütün bu protesto herkesin desteğine ihtiyaç duyuyor. Bugün dışarı çıkmazsanız yarın olmayabilir.” dir.

HK protestoları, sosyal hizmet çalışanlarından papazlara, avukatlardan sağlık görevlilerine birçok meslek grubundan binlerce insanı yan yana getirdi.

Bu durum devrimci örgütlerin geniş düşünebilmesi bakımından ve tövbe billah sokağa çıkmaz denilebilen insanların koşullar olgunlaştığında sokağa çıktığını göstermesi bakımından öğreticidir. Kitlelerin sokağa çıkma işini kapitalizm, faşizm kendi başına halledebiliyor.

Kitlelerin kendi pratiklerinden öğrenmesi noktasında ise bu iki eylemcinin aktardıkları oldukça önemlidir. 27 yaşındaki bir bilgisayar mühendisi olan Ryan Lee, yalnızca Haziran ayında HK protestolarına katılmaya başladığını ve o zamandan beri dik bir eğriyle öğrendiğini belirterek;

“Polis güçlerini kötüye kullanıp hiçbir sonuç alamadığı zaman bir devrim haklı çıkar. Devrimi ve kan dökülmesini kabul ediyorum. Devrim bir savaştır ve hiçbir savaş şiddetsiz olmaz… Şiddetimiz olumlu değişiklikler getirebiliyorsa, buna katılmaya gönüllüyüm. ” diyor ve endişelenmiyor musunuz sorusuna karşı ekliyor “Ama başka çıkış yolu yok: birlikte yanmamız gerekecek, bir savaşta sıradan insanlar daima fedakarlıkta bulunur.”

Ayrıca 33 yaşında ve Şemsiye Hareketine de katılmış olan Rock Chan 2014’de seçimlere ilişkin reform sözü aldıklarını ve bunun ardından barışçıl bir şekilde geri çekildiklerini belirterek “Şemsiye hareketi çok huzurluydu. Orada oturan bir sürü insanın olması hükümete karşı herhangi bir tehdit oluşturmuyordu. O savaşı tamamen kaybettik. Şimdi hatalarımızdan ders aldık.” diyor.

Görüşmeler sırasında eylemciler tarafından yapılan bu açıklamalarda açığa çıkan, kitle eylemlerinin ne derece öğretici ve geliştirici olduğudur. Bunlar ve –taşıdığı çelişki ve şiddet farklı olsa da (bizde parmak demokrasisinin bile aranır olduğu bir dönem uzunca bir süredir yaşanıyor)- Gezi İsyanı ve Kobanê Serhıldanı gibi kitle isyanları; kitlelere dışarıdan ileriye atılmaları yönlü ne kadar çağrı yapılırsa yapılsın bunun pek bir etkisi olmazken onların kendi eylemleri içerisinde adanmışlıklarının ve bilinç düzeyinin ne kadar ilerleyebildiğine yönelik iyi bir öğretidir. Burada yapmamız gereken şey, bu isyanlar patlak verdiğinde onları karşılayabilecek onlara hazır devrimci bir örgütün yaratılmasıdır. Bu da yanlış ve hatalı sloganlardan değil gerçeklerden beslenerek inşa edilebilir.

Kendimizi ve diğer herkesi gereksiz yere övüp gereksiz yere yerin dibine sokmaktan vazgeçip işlerimizi hakkıyla yapmayı başarabilirsek, büyük kitlelerle kucaklaşabiliriz. Kitleler varsa bugüne kadar yaşananlarda olduğu gibi bütün mucizeler mümkündür.

* Görüşmeler dış basın kaynaklarından Türkçeleştirilerek alınmıştır ve isimler görüşmelerin yapıldığı asıl kaynaklar tarafından gerçek kişileri korumak için değiştirilmiştir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu