EmekGüncel

EMEK | “Lezita Grevi İşçi Sınıfı Mücadelesi İçin Çok Önemli”

İzmir’in Kemalpaşa ilçesindeki Lezita fabrikadasında direnişte olan işçilerin grev sürecini Öz Gıda-İş örgütlenme uzmanı Egemen Karadeniz ile konuştuk.

İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde yer alan Lezita isimli fabrikada çalışan işçiler toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması ve patron cephesinin işçilerin örgütlü olduğu Öz Gıda-İş Sendikası ile masaya oturmaya yanaşmaması üzerine 7 Mart itibarıyla greve çıktı. Grevin uygulanacağı tarihten iki gün önce ise Lezita patronu Abalıoğlu, 50’ye yakın Hindistanlı işçiye iş başı yaptırarak grevi kırma girişimlerine başladı. İşçilerin grevi kararlı şekilde devam ederken patron grev kırıcılığını sürdürüyor. Öz Gıda-İş sendikası ise TÜRK-İŞ ve DİSK’e direnişi sahiplenme çağrısı yaptı.

Süreci sendikanın örgütlenme uzmanı Egemen Karadeniz ile değerlendirdik. Karadeniz, verilen mücadelenin bölge açısından önemi üzerinde dururken kamuoyunun gözlerini buraya çevirmesinin çok önemli olduğunu dile getirdi.

– Lezita grevine dair gelişen süreç hakkında bize bilgi verir misiniz? Grev öncesi ve grev ilanına giden sürece dair aktarım yapar mısınız?

– 2021 yılının Temmuz ayında Lezita’da örgütlenme sürecini başlattık, çok kısa süre içinde de yeterli sayıya ulaştık ve yetki belgesi aldık. Ardından işveren ortağı aldığımız yetki tespitine itiraz etti ve itiraz sonucunda mahkeme süreci başladı. Yaklaşık üç yıl sürdü ve bu süreçte hem birinci derecede mahkeme hem istinaf hem de yargıtay sendikanın lehinde karar verdi. Ve yetki tespitimiz yetki belgesine dönüştü.

Bu süre zarfında 100’e yakın arkadaşımızı işten çıkardı. Davası bitmeyen yaklaşık 15 arkadaşımız var ama onun dışında yeni sendikal nedenlerle işten çıkarılan arkadaşlarımızın tamamı davayı kazandı ve tazminatlarını aldılar.

Sadece işçi çıkarmakla kalmadı işveren, bu süre zarfında tehditlerle, baskılarla şantajla işçileri sendikadan istifa ettirdi ve sendikal baskılara devam etti. Ve bu kişiler yani amirler, memurlar hakkında bu süre zarfında yaptıkları muameleye karşı anayasal hakkı engelledikleri için suç duyurusunda bulunuldu. Tüm bunlar yaşanmasına rağmen yani işverene karşı hukuki süreçlerin kazanılmasına rağmen kurduğu baskı, sendikaya karşı bu muamele ve kesinlikle sendikaya karşı masaya oturmak istememesi, sendikayı reddeden tavrı işçileri ve bizleri grev ilanına götürdü ve 7 Mart’ta grevimizi başlattık. Bugün 24. günümüz.

İşveren, maddi gücünü direnişi bastırmak için seferber etti

– Hukuki sürecin de lehinize sonuçlanmasına rağmen patronun sendikayı tanımamasını neye bağlamak gerekiyor sizce?

– Patron grevin başından ya da sürecin başından beri hukuk tanımaz, kanun dışı, kafasına göre, istediğini gibi hareket etti. Grev başladıktan sonra yani 7 Mart sonrası oradaki kolluk kuvvetlerinin bize karşı gösterdiği tavır, işçilere karşı tavır; o günden bugüne işçilerin 7/24 nöbetlerini sürdürmeleri bu kararlı duruşu yıldırılamadı. Foça’dan Komando birliklerinin gelmesi ve sürekli orada bir otobüs komandonun bekletilmesi gibi şeyler, işverenin-birilerinin yaptığı şikayetlerin karşılık bulması, bizler hakkında yapılan her türlü baskı, gece yarısı ifadeye çağrılmamız, hakkımızda işlem yapılmaya çalışılması vs. birçok baskı işe yaramadı. Bunların tamamı işverenin siyasi olarak kurduğu ilişkileri parasal-maddi gücünü bu direnişi ve mücadeleyi yani grevi bastırmak için seferber ettiğini ortaya koyuyor. Ayrıca tüm bürokratların, siyasilerin bu grevden haberi var. Buna rağmen işverenin yasa tanımaz, kanun tanımaz tavrının bir nedeni de soruna müdahale eden, değiştirmeye çalışan ya da burada sorunu çözmeye çalışanların sadece biz olmamız. İşverenin burada kurmuş olduğu siyasi ve maddi gücün oluşturmuş olduğu ilişkilere rağmen bizim varlığımızdır.

Patron Baha Abalıoğlu’nın FETÖ operasyonlarında gözaltına alındığından kısa süre sonra serbest bırakılması -ki onunla alınan diğer patronlar içerde olmasına rağmen- dikkat çekici. Salıveren hakim de FETÖ borsası nedeniyle görev değişikline uğramıştı. Tüm bunları not olarak kaydedelim.

“Patronlar da buradaki mücadeleye bakıyor!”

– Türk-İş ve DİSK’e Lezita grevi için sahiplenme çağrısı yaptınız. Bu çağrının nedenini açar mısınız?

– Bölgede bu fabrika gıda sektöründeki en büyük fabrikalardan biri. Burada yapılan uygulamalar, işverenin gösterdiği tavır, siyasetin ve bürokrasinin bu sessizliği önemli bir sorun. Zaten sendikal sürecin çok ciddi bir baskı sürecinden geçtiğini de biliyoruz. Örneğin BİRTEK-SEN’in para cezası var. Eğer bu kabul edilirse, buna karşı çıkılmazsa bu bir kural haline gelecek. Yani bundan sonra sendikalar maddi cezalar keserek, baskı altına alınmaya, örgütlenmelerinin önüne geçilmeye çalışılacak veya işçilerin sendika seçme özgürlüğü hakkına müdahaleler olacak. ÖZAK’ta olduğu gibi bu bir silah olarak işçilerin önüne getirilecek. Aynı şekilde Lezita’da yapılan uygulamalarının kural haline dönüşeceğini düşünüyoruz.

Bölgede bu mücadele kaybedilirse bütün bölgenin bundan zarar göreceğini, bundan sonraki mücadelelerin de bundan zarar göreceğini düşünüyoruz. Aslında burayı görmeyen kalmadı, duymayan kalmadı. Ama işçiler kadar, sınıf dostları kadar patronlar ve patronların dünyası da buraya bakıyor. Ve buradaki mücadelenin kaybedilmesini istiyor. O yüzden buradaki mücadeleyi mutlaka kazanmak sorumluluğu ile hareket edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Aynı şekilde bölgemizdeki diğer direnişlere ve mücadelelere de bu sorumlulukla yaklaşıyoruz. Örneğin biz Ankara’ya yürürken Agrobay işçilerini sahilde ziyaret ettik ya da İzmir Çiğli’de İSKO’da Tek Gıda-İş Sendikası’nın direnişini de ziyaret ettik. Ya da Türkiye’deki diğer direnişleri; örneğin Sivas’ta Nakliyat-İş Sendikasının verdiği mücadeleyi yakından takip ediyoruz. Gurur duyduk orada verilen mücadeleyle. Yani biz tüm mücadelelerin ortaklaştırılması, bölgede bu mücadelelerin birlikte verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Lokal olarak verilen mücadelelerin tekil olarak kaldığında kazanım elde etmesi çok zor oluyor. Ama birlikte mücadele verirsek, güçlerimizi birleştirirsek sesimizi duyurma şansımız artar.

Hepimizin mücadelesi, tüm işçi sınıfının mücadelesi farklı fabrikaların önünde veriliyor. Ama bu mücadeleler ortak. Bizim, işçi sınıfının mücadelesi ortaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu