EmekGüncel

SÖYLEŞİ | Bu Sürecin Sonunda Arkadaşlarımız Sendikalı Bir Şekilde Orada Çalışacaklar

Birleşik Metal-İş üyesi işçilerin direnişi 80 günü geride bırakırken biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak direnişe dair Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şube Sekreteri Engin Kulu ile konuştuk.

Kocaeli Çayırova’da Şekerpınar Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan İspanya sermayeli Baldur süspansiyon fabrikasında çalışan işçiler sendika düşmanlığı sonucu işten atmalara karşı greve çıktı.

Birleşik Metal-İş üyesi işçilerin direnişi 80 günü geride bırakırken biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak direnişe dair Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şube Sekreteri Engin Kulu ile konuştuk.

 

Merhabalar. Öncelikle direnişinizi başlangıcını sormak istiyoruz. İspanyol sermayeli Baldur fabrikasında ilk olarak 5 işçi işten atıldı. Buna karşın sendikal örgütlülükle greve başladınız. Bu süreci anlatır mısınız?

Şimdi bu örgütlenme süreci 2017’de başladı aslında. Ocak ayında işverenin itirazı sürece biraz engel oldu. Daha sonra işveren, Türk-Metal’ı da çağırarak iki sendika arasında bir rekabete dönüştürmeye çalıştı durumu ve bu süreç uzadı.

En son Temmuz ayında bakanlık yetkiyi bize verdi. Yetkiyi bize verince de bizde yasal olarak toplu sözleşmeyi yapacak olan sendika olduk. Bu süreçte de işverenlerle temasa girmeye çalıştık, yani biz artık yetkili sendikayız diye. İşveren bizimle görüşmedi. Avukatlarımızı devreye soktuk, görüşmeler esnasında yetkili olduğumuz için de temsilci atamak istedik, temsilcileri atadık. Üç temsilci atadık, onu kendilerine ilettik ancak kabul etmediler.

Daha sonra durumu posta yoluyla gönderdik. Daha sonra bizim içerdeki hareketliliğimizi, örgütlülüğümüzü üç temsilci üzerinden yürütmeye başladık. Türk-Metal’den istifa eden işçileri Birleşik Metal-İş’e geçirdik. Daha sonra işveren bizim temsilci arkadaşlarımızdan ikisini, daha ileri durumda olan üç işçiyi işten çıkardı. Biz de orada bir direnişe başladık. Ama tabi bir taraftan da yasal süreç işliyordu, o beş arkadaşımızla birlikte kapı önü direnişi yaptık. İlk olarak tabi birlikteliği, beraberliği büyüterek direnişi güçlendirmeye çalıştık.

Tabi işveren direnişten sonra da tutumuna devam etti, işçiyi bölmeye çalıştı ve yasal sürecimizi, avukatlarımızı tanımadı. Sonuç olarak bir anlaşmaya varamadık, masada tekliflerimizi kabul etmediler, teklif bile vermediler.

Bizde sadece avukatlar aracılığıyla görüştük. Tabi işveren de işçiye sendika üzerinden kırmaya, umudunu bitirmeye çalışıyordu. İşçileri sendikamızdan uzaklaştırmaya çalıştılar ancak direniş süreci ile birlikte işçilerle bağımız daha da güçlendi. Daha sonra grev süreci yaklaştı, tabi grev süreci yaklaşınca greve ilişkin oylama yapıldı. Patron grev kararının çıkmayacağını düşündü ancak biz 25 Aralık’ta grev kararı aldık. Grevin başladığı ilk günden itibaren grev kırıcılığı yapmaya çalıştı işveren. Tabi bu yüzden olaylar oldu, şube başkanımız ve dört tane işçi arkadaşımız grev kırıcılarını engellemek isterken gözaltına alındılar. Greve başlayalı 80 günü aştı.

Grev nasıl gidiyor, işçilerin moral motivasyonu ne durumda?

Bu şartlarda, bu koşullarda 80 günlük grevi sürdürmek hem işçi arkadaşlar açısından hem de bizim açımızdan zor bir süreç. Ama biz gece gündüz 24 saat o işçilerle birlikte olduk, o morali o motivasyonu o bilinci sürdürdük, inanarak yola çıktık.

Tabi şartlar, koşullar çok zor çünkü grevden önce oldukları para 2 bin 600 – 700’dü ve bu insanlar kirada oturan insanlar. Ama biz bu süreci kazanabilmek için birbirimize sarıldık 80 günü aşkındır işveren bir çivi bile sökemedi ve bu işçilerden 80 tanesi bir yılın altında çalışan işçiler. Üç aylık, altı aylık, yedi aylık işçiler de var. Fabrikayla köklü bir bağı bile olmayan insanlar şu anda halen kapı önünde bir direniş içerisinde.

Bunu yakalamak, bunu sürdürmek kolay değil. Her gün aynı sıkıntılar ailelerinden kaynaklı para sıkıntıları var, ama biz bunları aşmaya çalışıyoruz hep birlikte. Uluslararası alanlarda dayanışmalar toplandı, destekler geldikçe işçi arkadaşlarımızın moralleri daha da yükseldi. Tabi bu süreçte işveren de rahat durmuyor, grevi kırmak için birçok şey yapmaya çalıştı. Grevin ilk günü yaşanan olaydan sonra 16 işçiyi daha Kod-29’dan işten çıkarttı. Şimdi öyle olunca da işveren hukuki açık aramaya çalıştı.

İlk olarak işten çıkartılan işçilerin yerine eleman aramaya çalıştı, avukatlarının üzerinden bunu düşündü. Alanı tel örgülerle kapatmaya çalıştılar, 12 kişiyle çalışmaya çalıştılar, malları çıkarmaya çalıştılar. Tabi biz bunları engellemeye çalıştık, hukuki olarak da bunu kazandık. İçerde İspanyollar vardı onların çalışmasını engelledik.

O, 12 kişinin de çıkışını aldırdık şu an üretimde yapılmıyor. Bizim aldığımız bu kararın karşısında iyice sıkıştı, eli ayağı bağlandı ama hiçbir şekilde sendikayı kabullenmeme inadı devam ediyor. 80 gün oldu fabrikada üretimde yok, 80 işçinin sendikalı bir şekilde çalışmasının kavgası hala sürüyor.

İşçilere sürekli mesaj atıyor, “size kapımız açık”, işte “size şu kadar zam yaptık, bu kadar zam yaptık” diye. Tabi işçilerin işverene karşı bir güveni kalmamış çünkü geçmişte de bir sürü sözler vermiş ama işçiler çok iyi tanıdığı için hiçbirini dinlemiyor. Ama işte işçilerin zayıf noktalarını arıyor, zayıf noktasına göre temasa geçiyor. Danışman tuttu grev kırmak için, bu danışmanlar sürekli arkadaşlarımızı rahatsız ediyor. Yani işveren ne yaptıysa ters gitti bütün işleri eline yüzüne bulaştırdı.

En son işte dava açtı, kararımıza itiraz ettiler ayın 24’ünde mahkememiz var. Bu mahkemede, aldığımız kararları tersine çevirecek bir karar bekliyorlar, öyle bir umutları var. Sendika ile anlaşmak istediğini ama sendikanın istemediğini söylüyor. Biz atılan işçilerin geri alınmasını, işverenin sendikayla masaya oturmasının gerçekleşmesi için atılan her adıma yanıt veriyoruz. İşçilerin orada sendikal olarak çalışmasını tabii ki istiyoruz, başaracağımıza kararlılıkla kazanacağımıza inanıyoruz. Şu da var ki süreç uzadıkça işimiz büyüyor, direnişimiz büyüyor. Bu saatten sonra zaten kırılacağını düşünmüyorum, bu sürecin sonunda arkadaşlarım sendikalı bir şekilde orada çalışacaklar.

Evet ortada 80 günlük başarılı bir direniş ve grev söz konusu. Buna ek olarak birçok direniş sahası mevcut ve işçi sınıfında bir kıpırdanış var söz konusu olan. Hem bu direnişlere hem de kendi özel direnişinize ilişkin ne söylemek istersiniz?

Evet bunlara bakacak olursak esas olarak direniş ve mücadele kendini birleştirdi. Burada birçok grev oldu Baldur grevi de dahil, çünkü biz zaten Migros direnişini ve diğer direnişlerle sürekli ittifak halindeyiz. Gebze Sendikalar Birliği de bu anlamda birkaç adım attı. Direnişleri ziyaret ederek ortaklaşma mücadelesi ile ilgili adımlar atıldı. Yani zaten herkesin gözü kulağı burada, işçi sınıfı açısından moral kaynağı olacak.

Biz zaten pandemi dönemindeki ilk direnişi başlatmıştık. Baldur’dan önce biz pandeminin son sekiz ayını direnişle geçirdik. Pandemi döneminde kimsenin dışarı çıkmadığı, bir şey yapmadığı süreçte bir umut oldu. Pandemi sürecini biliyorsunuz, kimse işçiyi falan düşünmüyor. Evine kapanmış herkes, sınıf kaygısı olanlar bile eline kalemi alıp işçi ile ilgili hiçbir şey yazıp çizmiyorlar konuşmuyorlardı. Direniş başlayınca işçi sınıfı ile ilgili direnişle ilgili yazıp çizmeye başladılar. En ufak bir direnişin bile çok önemli olduğuna dair bir gerçeklik var o yüzden direnişin küçüklüğü veya büyüklüğüne bakmıyoruz, bu direnişi kazanımla sonuçlandırmamız lazım.

Son olarak kamuoyuna bir çağrınız var mı?

Biz zaten süreçle ilgili çağrımızı yapıyoruz, hiçbir sendikal ayrım yapmadan, kurum ayrımı yapmadan sürekli ortak mücadeleyi güçlendirme çağrısı yapıyoruz.

Alanlarda da direnişlerde de söylüyoruz, yani bu direnişi kazanmak istiyoruz çünkü herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor, çaba sarf etmeleri lazım. Sadece bir direniş alanını ziyaret ederek direniş kazanılmaz, mücadele kazanılmaz. Bulunduğumuz her alanda; sendikalarda, işyerlerinde, siyasi partiler, emekten yana yapılar sürekli kendi alanlarında bu mücadeleyi arttıracak bir biçimde yer alması lazım. O yüzden de dayanışmanın artık daha da güçlenmesi gerekiyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu