EmekGüncel

SÖYLEŞİ | Aytar: “Olumlu adım atılmazsa emeğimizden vazgeçmeyiz”

Özgür Gelecek gazetesi olarak, atık kağıt emekçisi Mahmut Aytar ile süreci konuştuk.

Geçtiğimiz hafta İstanbul Valiliği’nin kararı doğrultusunda Ümraniye ve Bakırköy’de bulunan 100’den fazla atık kağıt deposuna baskın düzenlendi. Bu baskınlarda, atık kağıt emekçisi olan ve çoğunluğu Afgan olan göçmenler Tuzla Geri Gönderme Merkezi’ne (GGM) götürülürken TC vatandaşı olan emekçilerin çalışırken kullandıkları malzemelere el konuldu.

Emekçiler ise bu baskın ve el koymalara karşı Ümraniye’de bir basın açıklaması düzenleyerek mevcut şartların iyileştirilmesini ve emeklerine el konulmamasını istediler. Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak, atık kağıt emekçisi Mahmut Aytar ile süreci konuştuk. Aytar, Biyoloji okuyan ve KPSS’de atanamayan milyonlarca gençten biri. O da diğer işsiz kalan üniversite mezunu genç gibi başka sektörlerde çalışarak yaşamaya çalışıyor. 2017’den itibaren de atık kağıt toplayarak yaşamını sürdürüyor.

– Geçtiğimiz günlerde Ümraniye’de ve Bakırköy’de baskınlar oldu. İlk olarak bu baskınları soralım. Kaç kişinin arabasına el konuldu veya kaç kişi işten uzaklaştırılmaya çalışıldı?

– Bakırköy’deki baskınlara tam hakim değilim ama Ümraniye’de 60’a yakın depo kapatıldı. Baskın gerekçesi olarak da İstanbul Valiliği’nin yayınlamış olduğu önergeyi gösterdiler. Bu önergede bizim yaptığımızın haksız kazanç olduğunu söylediler. Buna ek olarak çalışma koşullarının sağlıksız olduğunu ve yabancı uyruklu kişilerin çalıştığını öne sürerek çekçekçi ve depocu kardeşlerimizin yerlerine baskınlar düzenlediler. Baskınlarda depolar kapatıldı, sokakta çalışanlara “sahaya çıkmayın” denildi. Polis ve belediyenin zabıta ekipleri birlikte bu işe el atıyorlar. Mesela gece saat 3:00 sularında eşzamanlı operasyonlar yapıldı ve burada arkadaşlarımıza “burayı 15 dakika içerisinde terk edin” denildi.

Göçmen işçiler meselesinde de, bu kardeşlerimiz göç politikalarından dolayı ülkemize geldi. Biz bu insanlara “gelin, bizimle çalışın” demedik. Birçok işkolunda çalışan mülteci var. Ve bu işte de çalışmaları da gayet doğal. Bu bir devlet kurumu değil, sokaklar serbest, herkes çalışabilir, geri dönüştürebilir malzemeleri toplayabilir herkes. Bizim burada aslında hep birlikte kamuya faydamız var. Geri dönüştürülebilir malzemeleri topluyoruz yani geri dönüştürmeye dolaylı veya doğrudan katkımız var, böylece ekolojik dengeye de katkımız oluyor.

Bir nevi çöplerin birikmesini ve sokaklarda kokuya neden olmasını engelliyoruz. Kemal Sunal’ın filmini hatırlarsanız, belediye araçları yetersiz kalınca oraya çöp arabası getirip çöpleri topluyordu. Biz de bu şekilde hem kendi rızkımızı kazanıyoruz hem de sokaklarda çöplerin birikmesine engel olup insanların nefes almasını sağlıyoruz.

– Peki bu baskıların ardından mülteciler Geri Gönderme Merkezleri’ne mi götürüldü, oralarda nasıl bir işlem uygulandı?

– Baskın yapılan depolarda 140-150 arasında Afgan mülteciyi Tuzla Geri Gönderme Merkezi’ne götürdüler. 2018’den sonra gelen yabancı uyruklu kişilerin kayıt altına alınmadığı biliniyor. Ama biz bu işi Afganıyla, Romanıyla Kürdüyle, Türküyle hep birlikte yapıyoruz. Yani bu toprakların yoksul insanları bu işi yapıyor. Ki sadece biz de değil, İstanbul’da geçim sıkıntısı çeken aileler arka bahçelerinde atık biriktirerek yapıyorlar bu işi.

“Her milletten aç insanla birlikte çalışıyoruz!”

– Çalışma alanlarında atık kağıt ve atık işleriyle uğraşıyorsunuz. Burada çalışma şartlarınız nasıl? İş güvenliği konusunda ne söylemek istersiniz?

– İş güvenliği konusunda şunu söyleyeyim; biz sadece bir konteyner kapağı açıyoruz-kapatıyoruz. Bu işte ekstra bir güvenlik önlemi alınacak bir durumda yok, çekçek arabasıyla gidiyoruz.

Ama tabi ekstra önlem olarak hem Covid 19’a karşı hem de kötü kokuya karşı maske kullanıyoruz, iş eldivenleri kullanıyoruz, mümkün olduğu kadar iş kıyafetlerimizin kapalı olmasına dikkat ediyoruz, zaten bu önlemleri alıyoruz. Tıbbi atıkların olduğu kutulara dokunuyoruz mesela. Yani yaklaşık olarak 20 yıldır bu iş yapılıyor ve gerekli önlemleri alıyoruz.

– Geçtiğimiz hafta bir basın açıklaması yaptınız ve maruz kaldıklarınızı anlattınız. Bununla birlikte atık kağıt işçilerinin ilerideki sürecine dair ne söylemek istersiniz?

– Biz şu an tanıdıklarımızla iş yapmaya devam ediyoruz. Yani kimseden çalmıyoruz, kimsenin hakkına girmiyoruz sadece kendi işimizi yapıyoruz. Burada her milletten insanla birlikte çalışıyoruz. Bu yapılanlar dışında olumlu adım olmazsa tabii ki kolay kolay emeğimizden vazgeçmeyiz. Çünkü 20 yıl önce biz çalışırken bir Ümraniye Belediye Başkanı bir İstanbul Valisi yoktu yine biz vardık. Onlar geri dönüşümün daha ne olduğunu bilmezken, geri dönüşümle neler kazandırılabileceğini bilmezken biz bu sektöre girerek birçok şeyi geri dönüşüme kazandırdık. Millette de artık bu bilinç oluşmaya başladı.

Biz basın açıklamaları devam ettirebiliriz ve yapmayı düşünüyoruz. Bu süreçte Ali Babacan da geldi, bizimle görüştü, Ahmet Davutoğlu’nun partisinden de başkan yardımcıları ile görüştük, onlar da taleplerimizi dinlediler.

Şimdi İstanbul’da 1.250 tane depo, 150 tane de deponun bir büyüğü dediğimiz büyük depolar var. Bunlar parçaların birleştirip fabrikalara gönderildiği yerler. Yani toplamda 1.400 kadar depo var ve bu depolarda da ortalama 10-15 insan çalışıyor. Yaptığımız hesaplamalara göre de yaklaşık 200.000 kişi İstanbul’da bu işi yapıyor. Sadece İstanbul’da değil Ankara’da, Bursa’da, Erzurum’da, Diyarbakır’da hatta Urfa’da bile yani birçok yerde bu işi yapan insanlar var. Hatta köylerde bile bu iş yayılmış durumda. Düşünün ki, siz bir muhabirsiniz ve diyelim günde bir kola veya fanta tüketiyorsunuz ay sonu geldiğinde bakıyorsunuz ki siz 10 kg pet biriktirmişsiniz. Ve o 10 kg pet fiyatı 10 TL yapıyor. Bizim için yani üç ekmek fiyatı yani üç günlük ekmek parası.

– Son olarak çağrınız ve talepleriniz nedir?

– Bizim temennimiz, “belediyelerin bizi rahat bırakması”. Bizim kimseden bir beklentimiz yok, sigorta vs. istemiyoruz veya para talep etmiyoruz. Biz kimsenin kapısına gece üçte dörtte dayanıp “çöpünü bana ver” demiyoruz. Tamamen milletin gönül rızasıyla konteynerlere attığı geri dönüştürülebilen maddeleri topluyoruz. Ve bunu da kilometrelerce, İstanbul’un yokuşlarında taşıdığımız çekçek ve alınterimizle yapıyoruz, biz emekçi insanlarız.

Belediyeler şöyle yapabilir; bize evrak verebilir, kayıtlarımızı oluşturulabilir, kim kimdir, nedir belli olur. Belediyeden kayıtlı eleman olarak çalışabiliriz. Açık adreslerimizi alıp TC kimlik numaramızla da kayıt olabiliriz. Ama işte depoların baskınları olduğu sırada arkadaşlarımızın çalışmasını engellediler, bazı arkadaşlarımızı şiddete maruz bıraktılar, bazı arkadaşlarımıza argo kelimeler kullandılar.

İşte Valiliğin bize söylemiş olduğu haksız kazanç söylemini de kabul etmiyoruz, biz emeğimizle çalışıyoruz. Bizim için “çevre kirliliği” diyorlar, üstümüzden-başımızdan dolayı eğer ben bu haldeysem, bu çevre kirliliği yaratıyorsa sen kendini yargılamalısın. “Bu genç adamlar niye bu işte çalışıyor, biz bu işi nasıl güzelleştirebiliriz” diye düşünmelisin. Valisi ile belediye başkanıyla memuruyla bunu düşünmeliler. Bize destek olacakları yerde engel oluyorlar.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu