DerlediklerimizGüncel

Nubar Ozanyan | Eylül saldırıları…

Bin yıl önce ne Çarmağan, ne Alpaslan, ne Cengiz Han, ne de Timurlenk Ermenilere, Kürtlere, Araplara, Süryani, Pontus halklarına Türkiye’yi yöneten İttihat Terakki, Kemalist, AKP-MHP’nin faşist liderleri kadar şiddet uygulamadılar. Bunlar insanlık düşmanı yüzlerini şimdi de Karabağ Ermenilerini üzerine çeteleri salarak gösteriyorlar.

Aydınlıktan ve özgürlükten korkan diktatörler baskı ve gözaltılarını, tutuklama ve baskınlarını ya gecenin karanlığında ya da bir şafak vaktinde gerçekleştirirler. Halk tarafından görünür ve bilinir olmaktan korkarlar; yüzlerini ve kendilerini gizlemeye çalışırlar.

Cellatlar yüzlerine siyah maske takmadan görevini yapamazlar. Faşist kolluk güçleri de baskın ve gözaltılarını karanlık olmadan, kendilerini görünmez kılmadan gerçekleştiremezler.

Emeğin ve aydınlığın sahipleri, işçiler-devrimciler-kadınlar, aydın ve sanatçılar, güneşi gün yüzünü ve görünür olmayı tercih ederken, sömürü ve zulmün sahipleri ise karanlığı ve görünmez olmayı tercih ederler. Bu tesadüfi ve rastlantısal bir olay değildir. Ölüme mahkum edilen özgürlük savaşçılarını gecenin zifiri karanlığı olmadan idam sehpasına çıkaramazlar. Operasyon ve işgaller, şafak vakti olmadan başlatılamaz. Faşizmin yüzü, karanlık vicdanları karadır.

HDP eski ve yeni yöneticilerine, emekçilerine, belediye eşbaşkanlarına, kadın milletvekillerine, devrimcilere yönelik kaçıncı toplu korkak saldırıdır yapılan? Kaçıncı imha ve yok etme? Kaçıncı çökertme ve diz çöktürme operasyonudur? Vuruldukça çoğalan, ezildikçe un olup gelen, öldürüldükçe mazlumlaşan bu halkı tutsak almak mümkün müdür?

İttihatçı-Kemalistlerin saldırılarının amacı, Kürt halkını yalnızca militan ve direniş gücünden yoksun bırakmak değil aynı zamanda öncü aklından da yoksun bırakmaktır. İrade ve umutlarını kırmaktır. Tutsak edilmeyip geride kalanlara korku salmak, mücadele edenlere gözdağı vermektir. Başlatılan “Faşizme, Tecrite ve İşgale Son” kampanyasının önünü alıp daha geniş kesimlere yayılmasını, gelişip güçlenmesini engellemektir. HDP’nin daha geniş kitlelerin umudu olmasının önünü almaktır.

Örgütlenmesini engellemektir. AKP-MHP’nin yakın tarihlerde olası seçim hesaplarına hizmeti sağlamaktır. Yüz yıldır bitmeden sürüp devam eden Kürt’e-kadına ve özgürlüğe düşmanlığı sürekli canlı ve diri tutmaktır.

Türk halkının bilincini karartmak, ruhunu ırkçılıkla zehirlemektir. “Gözaltına alınması gereken 82 kişi” var, deyip ileride sürdürülecek saldırılara meşruluk kazandırmaktır. Kürt halkının özgürlük taleplerine yoldaş elini uzatan Türkiyeli sosyalistlerin, devrimcilerin iradesini kırmaya çalışmaktır.

Unutmamak gerekir ki; yaşadığımız topraklarda hem Kürt hem devrimci olmak çifte suçtur. İttihatçı-Kemalist Türk devletinin bitmeyen, sonu gelmez Kürt-kadın ve devrimci düşmanlığının dinmeyen öfkesini üstüne çekmektir.

Türk “demokrasi”sinin Türk “hukuku”nun şimdilik düşman ihtiyacı, Kürtlerdir. Yüzyıldır hem içerde hem dışarıda bir düşman bulmadan, husumet yaşamadan günümüzün zalim Dehak’ı AKP-MHP faşist yönetimi varlığını sürdüremez. Bunun için dağda-şehirde, sokakta Kürt özgürlük hareketini baltalamak, yürüyüşünü durdurmak, örgütsel gücünü tasfiye etmek, kadın iradesini kırmak, halkı korkuyla sindirmek, dilini yasaklayarak susturmak, diz çökertip teslim almaya ihtiyacı vardır.

Hangi saldırı ve hangi baskı biçimini uygularsa uygulasın bir türlü ne dağdaki özgürlük savaşçıları ne sokaktaki emek ve onur sevdalıları ne mücadeleden vazgeçiyor ne diz çöküyor ne de zalimlerden aman diliyor.

Diktatörler bu diz çökmeyen iradenin adını bilemez. Onu yaratan, büyüten toprağın dokusunun ne olduğunu anlayamaz. Gücünü nereden, moralini hangi kaynaktan aldığını çözemez. AKP-MHP faşist yönetimi ne mazlumun direniş dayanaklarını ne de onun bitmez tükenmez karşı koyuşuna güç ve ilham veren ideolojinin temel nedenlerini bilir.

Faşizm ve ırkçılık zamanı geçmiş utanç ideolojisidir. İnsanlığın en tehlikeli zehridir. Güneşin doğuşunu durduramayacak kadar zamanı geçmiş karanlıktır. Kanla beslenen çirkinliktir. Bitmeyen utanmaz pervasız saldırıdır.

“Bir gün herkesin sırası gelir” faşizmin değişmeyen aklıdır. Dün Türk faşist Tiranlığı Ermenilerin paskalya bayramında yumurtaları Ermeni kanlarıyla boyayanlar bugün de Kürtlerin özgürlük günlerini kendi kanlarıyla boyamak istiyor. Ancak nafile!

Dün tek bir Ermenice söz söyleyen öğretmenin dilini kesen yeniçeriler; dün yedi kelime Ermenice konuşmayı İslam dinine küfür olarak kabul edilip en ağır cezayı veren İttihatçılar, bugün Kürt’ün dilini, kültürünü, şarkısını yasaklayarak kurşunlar yağdırıyor. Sonu gelmez takibatlara uğratıyor. Canlı bedenlerini arabaların arkalarında sürükleyerek işkence ediyor. Kürt analarının cenazelerini günlerce sokak ortasında bıraktırarak kurda kuşa yem ediyor.

Bin yıl önce ne Moğol komutanı Çarmağan ne Selçuklu sultanı Alpaslan ne Cengiz Han ne Timurlenk Ermenilere, Kürtlere, Araplara, Süryani, Pontus halklarına, kadın ve genç kızlarına, masum çocuklarına Türkiye’yi yöneten İttihat Terakki, Kemalist, AKP-MHP’nin faşist liderleri kadar şiddet uygulamadılar.

Bunlar insanlık düşmanı yüzlerini şimdi de Karabağ Ermenilerini üzerine çeteleri salarak gösteriyorlar. Günümüzde AKP-MHP faşist yönetimi sadece ülke halkı için değil, komşu halklar içinde bir tehlike haline gelmiş durumdadır.

Faşist rejim sıkıştıkça içte ve dışarıda mazlum halklara yönelik azgınca saldırmaktan geri durmamaktadır. Ne var ki AKP-MHP faşist rejiminin unuttuğu bir şey vardır ki rüzgar eken fırtına biçer.

29 Eylül 2020 Salı Yeni Özgür Politika

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu