Makaleler

Kavel direnişinden bu yana OHAL’e karşı birlik, mücadele, zafer!

Uzun bir aradan sonra, Türkiye bir darbeye, daha doğrusu darbe girişimine şahit oldu. Farklı bir örneğini 28 Şubat’ta İslamcıların belli bir kesimini hedef alan darbe girişimi, yine İslamcıları güçlendirdi. Hal böyle olunca, 15 Temmuz akşamı ekranlara görüntülerin düşmesiyle birlikte “Asker darbe mi yapıyor, yoksa Erdoğan yine bir oyun mu sergiliyor?” diye birçok kesimin aklında soru işaretleri oluştu. Öyle ki bu komplo teorilerinin bizi bir yere götürmeyeceği her şeyin tersyüz edildiği koşullarda, gerçekliğin kurmacayla yer değiştirdiği bir durumda “darbe gerçek mi?” sorusuna yanıt aramak beyhude bir arayıştan öteye geçmeyecek. 

Demokrasinin tesisi naralarıyla uygulamaya sokulan OHAL’in mevcut sivil dikta rejimini güçlendirdiği açıktır. Temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı, katliamların üstünün kapatılabileceği, faili meçhullerin yaşanabileceği bir ortamda, 30 günlük gözaltı sürelerini kararnamelerle uygulamaya sokan bir rejim kendi selametini sağladıktan sonra ilerici-devrimci güçlere, emekçilere ve kadınlara yönelik saldırılarını yürürlüğe sokacaktır.

 

Darbenin emekçilere, işçilere yansıması

Özellikle 1980 darbesi sonrası Türkiye’de, toplumsal, siyasal ve ekonomik alanlarda yaşanan değişimler yaşamın bir bütününde derin izler bıraktı. Günlük yaşamdan tutalım da ekonomik, sosyal ve siyasal alanların tümünde geniş emekçi yığınlara yönelik günümüze dek süren bir saldırı oldu. 12 Eylül darbe öncesinde 46 milyonluk Türkiye’de 4 milyonun üzerinde sendikalı işçi varken bugün bu sayının 800 bin civarında olması süren saldırıların bir ölçüde başarılı olduğunun kanıtıdır.

İşçi sınıfının, emekçilerin sömürüsüyle ayakta duran sistemin, sömürü araçlarını geliştireceği ise ortadadır.

 

Kavel Direnişi ve işçilere yönelik hak gaspı

İşçi sınıfının sendikal hak ve özgürlüklerinin normal koşullarda dahi engellendiğini hatırlayarak OHAL uygulamasının bu hakları daha da kullanılmaz hale getireceği su götürmez bir gerçeklik. Öyle ki 15 Temmuz girişiminin ertesinde Avcılar Belediyesi önünde işçilerin aylardır kurdukları direniş çadırını açmak istemeleri, OHAL ile yetkisi arttırılan zabıtalar tarafından engellendi. Yaşanan bu hak gaspı elbette bir sonraki gün devrimci, demokrat, yurtsever kamuoyunun desteğiyle geri püskürtüldü.

28 Ocak 1963 yılında yasalarda işçilerin grev hakkı olmamasına rağmen Kavel Kablo Fabrikasında çalışan işçiler iş bırakma ve direniş eylemi başlatmıştı. Ve başlatılan grev yasa dışı sayılarak, grevi yönlendirenler cezalandırılmıştı. Çalışma koşullarının düzeltilmesi, emeklerinin karşılığının verilmesi için Kavel Kablo Fabrikasında bir buçuk aya yakın süren işçi direnişine sıkıyönetimin el koyması ve ardından çıkarılan “Grev ve Lokavt” kanunuyla işçilerin hak arama mücadele alanı kısıtlanmaya çalışıldı. OHAL ya da Sıkıyönetim, adı her ne olursa olsun, sistem içi düzenin daha hızlı tesis edilmesi için yürürlüğe giren bu uygulamalar, ekonominin, sosyal ve siyasal hayatın yeniden dizaynında “Kanun Hükmünde Kararname”lerle ezilenler cephesine yönelik saldırıların daha hızlı uygulanması için kullanılır. Onun içindir ki, sıkıyönetimlerde, OHAL’lerde işçi düşmanlığı en çok patronlara yarar. İşçi sınıfının hak arama, düşünce ve ifade özgürlüğü önüne setler örülür.

Velhasıl, işçi sınıfın, komünistler, devrimciler ve ilericilerin, sokakların ve meydanların asıl sahiplerinin kimin olduğunu “Birlik, mücadele zafer! Zafer! Zafer!” sloganlarıyla göstermesi gerekmektedir. 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu