GüncelMakaleler

DENGE AZADÎ | TC’nin Kuzey Doğu Suriye Halkına Karşı Özel Savaşı

"Egemenlerin tarih boyunca halka yönelik bitmez tükenmez saldırıları ile şekillenmiş bir halk ve sınıf gerçekliğini iyi tahlil etmek, geleceğe dair ortak yaşamı ve egemenlere karşı ortak mücadeleyi inşa etmek anın devrimci görevleri arasındadır."

Rojava Devrimi üzerinden geçen zaman dilimi, TC’nin devrime yönelik bitmez tükenmez saldırılarına sahne olmuştur. Efrin, Serekaniye ve Gre Spi işgali ile bu saldırılar doruk noktasını yaşarken, diğer yandan ekonomik ve toplumsal alan çelişkilerini kullanarak da saldırılara yeni boyutlar eklenmiştir.

Özel ve psikolojik harp, Osmanlı’dan bu yana tarihsel deneyimleri bulunan TC devletinin en sıklıkla başvurduğu savaş yöntemidir. Özellikle komünist, devrimci ve yurtsever gerilla güçlerine yönelik son 40 yılda önemli deneyim elde ettiğini de kabul etmek gerekir. Her türlü teknik donanımla gerçekleştirilen saldırılara karşı direnen bir halkın nihai olarak yenilmeyeceğini, özel savaş yöntemlerine bilhassa ideolojik, politik, psikolojik alanda da saldırıların yapılması gerektiğini TC devleti uzun yıllardır kavramış durumda.

Bu amaçla, Kürdistan coğrafyasına yönelik özel savaş konseptini gün gün yenileyerek geliştirmekte ve uygulamaya sokmaktadır. Emekli askerlerin/bürokratların, devşirilmiş kalemşörlerin denetiminde kurulan onlarca strateji kurumumun temel amacı, TC’nin bölgedeki yayılmacılığını sağlamak, işgal edilen bölgelerde iktidarını kalıcı hale getirmektir. 9.yılını geride bırakan Rojava’da 20 Ocak 2018 tarihinde Efrin, 9 Ekim 2019’dan bu yana ise Serekaniye ve Gre Spi işgal altındadır. Ancak Rojava halkının direnci kırılabilmiş değildir. TC, bu noktada başarısızlığını görmekte ve özel harp yöntemlerine iyiden iyiye sarılmaktadır. TC’nin özel savaş konsepti birkaç noktada paralel yürütülmektedir.

 

İnançlar arasındaki çelişkiler…

Birincisi; TC’nin özel savaş anlamında en yoğunlukla başvurduğu yöntemlerden birisi halklar arası çelişkilerin kullanılması olmuştur. Özellikle Rojava’da yaşayan Hıristiyan halkların (Ermeni, Asuri/Süryani, Keldani vs.) yaşam alanlarının kısıtlanması, toplumsal alanda örgütlenmelerinin engellenmesi, sayıca üstün Müslüman olan Arap ve Kürtlerin, Hıristiyanlara karşı kışkırtılması amaçlanmaktadır.

Bu amaç her ne kadar görece uzun bir süreci kapsasa da elde edeceği sonuç bakımından oldukça yıkıcı bir yanı bulunmaktadır. Buna dair Ortadoğu’da yeterince tecrübe bulunmaktadır. Son olarak DAİŞ zihniyetinin yarattığı yıkım, hafızalarımıza kazınmıştır. Kiliselere ve tarihi mirasa yönelik saldırılarla halkların ortak değer ve hafızası yok edilmek istenmektedir. Bu mirasın yerine tekçi, ümmetçi ve faşist/gerici zihniyetle bezenmiş bir toplum yaratılmak istenmektedir.

Bu anlamda yaratılmak istenen tekçi zihniyete karşı toplumda ciddi anlamda karşı bir mücadelenin geliştiğini herkes gibi faşist TC devleti de ajan ve provokatörleri aracılığıyla gözlemlemekte ve buna dair örgütlenme geliştirme eğilimine girmektedir. Gerici çete örgütlenmelerinin bugün bile yaptıkları eylemlerle başvurdukları en temel yöntem, bir camiye kendi bayraklarını asmak olmaktadır. Kuzey/Doğu Suriye halkının Müslüman kesiminin dini değerlerini kendi siyasi amaçlarına yedekleme çabası görülmektedir. Örneğin Serekaniye şehri, farklı din ve mezheplerin birarada yaşama kenti olarak bölgede önemli bir yerde durmaktaydı. TC’nin işgali ile, bu birlikte yaşamın önüne geçilmiş, gerici çetelerin yerleştirilmesi ile demografik yapı parçalanmıştı.

 

Kadın devrimi hedefte!

İkincisi; özel savaş politikası ise kadın devriminin geriletilmesi, kazanılan en temel hakların yaşam hakkı bulmamasını sağlamaya çalışmadır. Afganistan’da Taliban’ın iktidara getirilmesinden sonra yaşananlara bakıldığında, ciddi anlamda bir zeminin varlığı karşımıza çıkmaktadır.

Devrimin toplumsal alanda kök salmasının en temel dayanağı kadın örgütlenmelerinin geliştirilmesidir. Bunun da temelinde kadın ordulaşması, kadınların faşist/gerici zihniyete karşı en önde savaşma cesaretini göstermesi yatmaktadır. TC’nin toplum içinde gerici zihniyetin baş temsilcilerini destekleme gayreti son zamanlarda sıklıkla gözlemlenmektedir. Yanısıra kadın ajan/provakatörlerin eğitimine özel önem vermekte, kadın örgütlenmelerini yıpratacak, geriletecek yeni adım ve taktikler geliştirmektedir.

 

Ekonomik alanda saldırılar…

Üçüncüsü; ekonomik alanda uygulanan şantaj ve tehdit politikalarının en başında Rojava’ya yönelik ticari, coğrafik ve siyasi ambargonun sıklaştırılması, uluslararası alanda tecrit edilmesi, Rojava ve Arap coğrafyasının en temel su ihtiyacı olan Fırat, Dicle ve Habur nehirlerinin su kapasitesinin kısıtlanması vb. pratiklerdir.

Ambargo ve suların kesilmesi meselesi, TC’nin en fazla yoğunlaştığı saldırılardır. Fırat suyunun kısılması defalarca yaşanmış ve gelecekte daha fazla yaşanacak olan bir meseledir. Habur nehrinin kesilmesi ile tarım ve hayvancılığa darbe vurulmak istenmiştir. Kesintilerden kaynaklı Rojava halkı önemli sorunlar yaşasa da Özerk Yönetim ile bağlarının zayıflatılamaması TC’nin politikasının boşa çıkartıldığını göstermektedir.

Ancak önemle kaydetmek gerekir ki; TC’nin bu politikası, başta bölge halkının en temel ihtiyaçlarından olan sağlıklı suya erişme hakkının gasp edilmesi olmak üzere, tarım alanlarının sulanamaması, kıtlık, sağlık vb. sorunlara yol açmaktadır. Kelimenin tam anlamıyla TC’ye biat etmeyen ve teslim olmayan halk cezalandırılmaktadır. TC’nin su üzerinden gerçekleştirdiği bu politika, savaş suçu olduğu kadar insanlık suçudur da.

 

Kürt ulusunun içindeki çelişkiler…

Dördüncüsü; Kürt ulusunun Barzani’ye yedeklenmesi TC ve emperyalist güçlerin arzuladıkları bir durumdur. Bu amaçla ENKS ve özellikle Yekiti Partisi TC tarafından desteklenmekte, yaşanan her sorunda ENKS cesaretlendirilmektedir.

Halkın kışkırtılması yönlü birçok pratiği bulunan ENKS’nin en temel siyaseti, Rojava’yı işbirlikçi Barzani çizgisine yedeklemek ve devrimin kazanımlarını emperyalistlere peşkeş çekmektir. Bu politika boşa çıkarılsa da özellikle geri unsurların toplumda zemin bulmasını beraberinde getirmektedir.

Kuşatma siyaseti altında bulunan Özerk Yönetim’e karşı ENKS’nin fırsatçılık politikası, Kürt halkı nezdinde şimdilik itibar bulmasa da TC’nin bu yönlü çabalarına çanak tutmaya devam edeceği aşikardır.

Ajan provakatör saldırıları…

Beşincisi; ajan/provakatörler vasıtasıyla TC, Kuzey/Doğu Suriye Özerk bölgesi içerisinde huzursuzluk ve kaos yaratmak, halkın günlük sürdürülen yaşam güvenliğini zedeleyecek adımlar atmak; sabotaj, suikast, bilgi devşirmek gibi saldırılarla Rojava’yı adeta “yaşanılamaz” bir yer olarak gösterme gayreti içindedir.

Ajan/provokatörler bu amaçla özel olarak eğitilmekte, büyük kentler üzerinde, çelişkilerin daha etkin olduğu yerlerde uygulamaya sokulmaktadır. Önemli saldırı noktası özellikle önder güçlere yönelik olmaktadır. Cephe hatlarında, toplumsal alan çalışmalarında öncü ve komutan pozisyonda olan kişilere yönelik suikast eylemleri bu süreçte üzerinde en çok durulan yöntem olmuştur.

Buna paralel, özellikle işgal alanlarında ve bu alanlara yakın yaşayan halka işbirliği dayatılmaktadır. Göçmen halkın evleri talan edilirken, telefon ve sosyal medya vasıtası ile ajanlık ve rüşvet teklif edilmektedir.

Rojava pratiği gerek yurtsever güçler açısından gerekse de bölgenin devrimci güçleri açısından önemli bir deneyim alanıdır. Devrimin yarattığı kazanımların savunulması ve geliştirilmesinde, yeni yöntemlerin pratiğe uyarlanmasında atılan adımların geleceğe dair bir birikim sağladığı görülmelidir. Her toplumsal kazanımın içinden doğan yeni çelişkileri görmek, yaşamak ve bu çelişkilerin giderilmesi için zamanında çözüm geliştirmek, dünden daha acil olmaktadır. Egemenlerin tarih boyunca halka yönelik bitmez tükenmez saldırıları ile şekillenmiş bir halk ve sınıf gerçekliğini iyi tahlil etmek, geleceğe dair ortak yaşamı ve egemenlere karşı ortak mücadeleyi inşa etmek anın devrimci görevleri arasındadır.

Unutulmaması gerekir ki; devrimci ve yurtsever güçlerin bu yönlü çabalarına paralel olarak Rojava’ya düşman siyaseti güden TC’nin kalemşörlerinden devletin her kademesine kadar faşist, işgalci siyasetine karşı her daim devrimci uyanıklığı elden bir an olsun bırakmamak gerekir.

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu