GüncelMakaleler

DENGE AZADÎ | Faşizm Protipi Kayyımlar, Birinci Yılı Geride Bırakırken…

"nsanlık tarihi her zaman göstermiştir ki son sözü her zaman direnenler söyler. Bizlerin de son sözü bu soykırım ve katliam uygulamalarına karşın, bu halk size karşı diz çökmeyecek ve direnişiyle bu zalimlerin saltanatını yıkacaktır.”

Hatırlanırsa; İçişleri Bakanlığı, Mülkiye Müfettişleri 2018 Eylül ayında açıkladığı Mardin Büyükşehir Belediyesi raporunda yer verdiği “Kayyımda Mardin Modeli”ni tüm kayyımlara önermişti. Peki neydi bu “Kayyımda Mardin Modeli”? Şöyle kısaca bir göz atalım:

Mardin Büyükşehir Belediyesi’nde yaşananlar, bir süredir ülke tarihinin en büyük şehir soygunu olarak tanımlanıyor. Kentin satılığa çıkarıldığı, mezarlığın dahi imara açıldığı, yolsuzluğun sıradan günlük bir iş haline geldiği, fuhuş şebekesinin belediyede kurulduğu bu kayyım döneminde bürokratların aile yakınları işe alınmış, yüzlerce taşınmaz satılığa çıkarılmış, belediyeye uğramayan yüzlerce bankamatik işçisine maaş verilmiş, katrilyonlarca yolsuzluk yapılmış, belediye 1,8 milyar lira borca sokulmuş…

Bir önceki seçimler sonrası kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediyesi’nde, 31 Mart seçimlerinin ardından yönetime gelen HDP tarafından açığa çıkarılarak görevden alınan tacizci çalışanlar kayyımla birlikte yeniden göreve getirilmişlerdi. Kürde ve Kürtçeye olan düşmanlık ise kadınların kazanımlarına dönük saldırılar gibi “sıradan”…

Yolsuzluklara sadece küçük birkaç örnek:

Maksimum 400 kişilik bir otelde; 1736 kişilik yer ayırtıp, yine aynı gün o otele 157.41 TL oda ücreti, porsiyonu 56 TL’den 936 porsiyon yemek ücreti ödenmiş. Belediye eliyle yerel seçimlere 19 gün kala 2 milyon TL bedelinde araç kiralama yapılmış, ki bunun da usulsüz bir şekilde yapıldığını söylemeye gerek yok sanırız.

İşte örnek alınması gereken(!) kayyım modeli dedikleri tam olarak bu… Yolsuzluğun, talanın, rantın, kadın ve Kürt düşmanlığının gündelik hale getirildiği bu “Kayyımda Mardin Modeli”, aslında aynı zamanda bir TC faşizmi protipi oluşturması açısından değerlendirilmelidir.

Bu modelin diğer önemli bir yanı ise bu protipin nasıl sürdürülemez ve çökmeye mahkum olduğu gerçekliğidir. Çünkü çok övülen ve örnek gösterilen bu kayyım, bizzat devlet eliyle yolsuzluk yaptığı (aslında yolsuzluğu abarttığı demek daha doğru olur) için operasyonla görevden alınmıştı geçtiğimiz aylarda…

Sayıştay raporlarında en fazla artışın faiz ve komisyon giderleri olduğunu belirtilirken, Mardin Büyükşehir Belediyesi’nin faiz ve komisyon giderlerindeki artışın yüzde 155.52 oranında gerçekleştiğine yer verildi. Buna karşı belediye gelirlerindeki artış ise yüzde 19.29’da kaldı.

Mal ve hizmet alımlarında yapılan ihalelerin usule aykırı olduğu belirtilen Sayıştay raporunda, “hizmet alımı, yapım işi, mal alımı” adı altında yapılan 16 ihalenin toplam maliyetinin yaklaşık 38 milyon olduğu belirtilirken, ihalelerin “pazarlık” usulüyle yapıldığına yer verildi.

Bu Sayıştay raporundan sonra Mustafa Yaman (her iki dönemde de Mardin’e kayyım atanan ve şehri soyan vali) merkeze çekildi. 10 Haziran 2020 tarihinde Mardin Büyükşehir Belediyesine üst üste operasyonlar yapıldı. Yolsuzluktan kaynaklı gözaltı ve tutuklamalar gerçekleştirildi.

Kuşkusuz bir protip olan Mardin Büyükşehir Belediyesi’ndeki örnek ne tektir ne de oradaki devlet operasyonu diğer kayyımlara bir ders niteliği taşımaktadır. Şehirdeki soygun ve talanın ayyuka çıkması ve bu pis kokuların artık katlanılamaz hale gelmesidir devleti bu adım atmaya zorlayan. Yoksa talan ve rantın bir önceki kayyım dönemindeki faturası da çok farklı değildir ama devlet kendi raporlarında, kayyımlarına ve kayyım sistemine yağdırdığı övgüler, tam da bu kayyımlardan beklenene dönüktür.

Mardin tek değil!

Mardin’de yaşananların sadece orayla sınırlı olmadığı ve aslolanın Kürtlerin, kadınların, ulusal ve demokrasi mücadelesinin kazanımlarına dönük kapsamlı saldırının bir parçası olduğu açıktır. Keza 31 Mart seçimlerinin ardından beş ay geçmeden Amed, Wan ve Mardin büyükşehir belediyelerine dönük kayyım saldırısının birinci yıldönümünde, 19 Ağustos’ta, HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu, Kayyım Raporu açıkladı.

Raporda 31 Mart süreci “Seçimlere haftalar kala tehdit açıklamaları yapılmış, halkın seçimlere gitme isteği kırılmak istenmiş, tekrar seçilmeleri halinde yeniden kayyım atanacağı ifade edilmiş ve seçimlere bir hafta kala bile bu tehdit ve yıpratma girişimlerine devam edilmiştir. Buna rağmen 31 Mart seçimleri yüksek bir katılımla gerçekleşmiş, gözler özellikle kayyım atanan belediyelere çevrilmiştir. Seçimler sonucunda tüm hile, baskı ve engellemelere rağmen HDP; 3 Büyükşehir, 5 İl, 45 İlçe ve 12 belde belediyesi olmak üzere toplamda 65 belediye kazanmıştır. 1230 Belediye Meclis Üyesi ve 101 İl Genel Meclis Üyesi HDP listelerinden seçilmiştir.

Sınır hattında Şırnak ve Hakkâri’ye bağlı bazı ilçelerin, kaydırılan binlerce polis ve asker oylarıyla AKP tarafından alınması yargıya taşınsa da bir sonuç alınamamıştır” denilerek özetleniyor.

Yaklaşık 30 ay kadar sonra kayyımlar elinden alınan belediyelerde ortaya çıkan lüks, israf ve yolsuzluğa dair yüzlerce örnek kamuoyu ile paylaşıldı. Özel banyolardan at çiftliklerine; fincan takımlarından binlerce kilometre öteden getirilen simitlere, şatafatlı gecelerden özel yeme içmelere ve pahalı hediyelere kadar geniş bir tüketim skalası ortaya çıkarıldı. Halka hizmet dışında her şey vardı! Fakat kamuoyuna yansıyanlar buzdağının sadece görünür kısmıydı. Sadece 16 belediyede bırakılan borç 6 milyar TL’yi buluyordu. 31 Mart sonrası seçimleri kazanan 6 HDP’li belediyenin KHK gerekçesi ile AKP tarafından gasp edilmesi yetmedi ve devlet, 5 ay geçmeden yeniden kayyım politikasına dönerek 19 Ağustos 2019 itibariyle gasp saldırılarına yeniden başladı.

Raporda 18 Ağustos 2020 itibariyle son durum şu şekilde paylaşıldı:

Kayyım atanan belediye sayısı: 47

KHK gerekçesi ile el koyulan belediye sayısı: 6

Tutuklu belediye eşbaşkanları: 18

Görevden uzaklaştırılan belediye meclis üyeleri: 76

Tutuklanan meclis üyeleri: 10

Görevden uzaklaştırılan il genel meclis üyeleri: 7

Gözaltına alınan meclis üyeleri: 125

Kayyım atanan belediyelerin seçmen sayısının 4 milyon 268 bin 558 olduğuna dikkat çekilen raporda kayyım rejiminin büyük korkusunun kadınlar ve kadın kazanımları olduğuna dikkat çekildi. “31 Mart seçimlerinde 1389 belediye başkanının belirlendiği seçimin sonucuna göre, seçilen kadın başkan sayısı 45 idi.

45 kadın başkandan 24’ü HDP’li başkanlarından oluşuyordu. Fakat HDP, kazandığı 65 belediyesi için de eş başkanlık politikası sayesinde, 65 kadın belediye başkanı sistemini oturtan tek partidir. Yani HDP Türkiye’de yüzde 53,5 kadın başkanı oranı ile siyasette kadın temsiliyeti açısından çok önemli bir noktadadır. (…)

19 Ağustos’ta yapılan kayyım darbesinde de AKP-MHP ittifakının gerekçe gösterdiği noktalardan biri Eş Başkanlık kurumudur. Bu nokta sonraki tüm kayyım atamalarında kendini gösterdi. Eş Başkanlık kurumunun hedef alınmasının en büyük nedeni, eşit temsiliyet hakkını tanımayan, onu reddeden erkek egemen siyasetteki ısrardır.” (Rapordan)

Kayyımlar, daha bir yıl geçmeden geçtiğimiz dönemden daha fazla yağmaya girişmiş durumdalar. Çünkü biliyorlar gidiciler, hem de bu kez daha hızlı… Kayyımlar karşısında son sözü; yine kayyımların elinden Amed belediyesini alan ve kayyımların talanını kamuoyuyla paylaştığı için kendisi rehin edilerek intikam alınan Amed Büyükşehir Eşbaşkanı Dr. Adnan Selçuk Mızraklı’ya bırakalım:

“Halkın belediyelerine sömürge valileri de atasalar, halkın seçtiği bizleri tutuklayıp yüzlerce yıl ceza vermiş olsalar da yine bizler mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. İnsanlık tarihi her zaman göstermiştir ki son sözü her zaman direnenler söyler. Bizlerin de son sözü bu soykırım ve katliam uygulamalarına karşın, bu halk size karşı diz çökmeyecek ve direnişiyle bu zalimlerin saltanatını yıkacaktır.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu