EmekGüncel

Kıdem tazminatı tehlikede!

Sistemin işçilere yönelik yeni  saldırısı kıdem tazminatı olarak şekilleniyor. Uzun zamandır yapılan tartışmaların ardından kıdem tazminatı fona aktarılarak işçilerin kalelerinden birine saldırmış oluyor devlet. İşçiler 1937’den beri, tam 74 yıldır kıdem tazminatı hakkını kullanıyor. 1937’den sonraki yıllarda tazminattan yararlanma çeşitli değişikliklere uğrayarak bugünlere gelindi. Patronlar özellikle son on yıldır kıdem tazminatının kendileri için taşınamayacak bir yük olduğundan yakınıyor ve sesleri özellikle kriz dönemlerinde daha da yükseliyor.

Kıdem tazminatı; işçinin işini kaybetmesi durumunda, o işyerindeki bedensel yıpranmasının karşılığı ve işyerine bulunulan katkı nedeniyle, yeni bir iş bulmada karşılaşabileceği zorluklar göz önünde bulundurularak, işten çıkarılan işçinin işsiz kalacağı sürede ya da emeklilik durumunda belli bir parasal güvenceye kavuşması amacıyla yapılan bir ödemedir.

Kıdem tazminatı, işçilere fazladan verilen bir ödeme değildir. İşçilerin ücretleri sadece çıplak ücretten ya da ikramiye gibi yan ödemelerden ve sosyal ödemelerden oluşmaz. İşçiler, ücretlerinin bir bölümünü çalışırken alırlar; SSK prim kesintisi, işsizlik sigortası kesintisi gibi ödemeleri çalışırken değil, daha sonra alırlar ya da bu kesintilerin karşılığından yararlanırlar. Bunların tümü ücretin parçalarıdır. Kıdem tazminatı da, işçinin ürettiği ve karşılığı ödenmeden el koyulan değerin bir bölümünün işçiye daha sonra geri ödenmesidir; bir bakıma ödenmesi sonraya bırakılmış bir ücrettir.

Kıdem tazminatı, ilk iş kanunu olan 3008 sayılı kanunda yer almış ve tazminat hakkı, 5 senelik çalışma karşılığı 15 günlük ücret olarak belirlenmiştir. Sonraki yıllarda, dönemin iktisadi ve siyasal gelişmelerine, işçi sınıfının mücadelesine bağlı olarak kıdem tazminatından yararlanmada çeşitli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler kimi girişimlere rağmen asıl olarak 12 Eylül 1980 darbesine kadar işçilerin lehine şeklinde olmuştur. Kıdem tazminatının fona dönüştürülmesi ise ilk olarak 1954 yılında 2. Çalışma Meclisi’nde gündeme gelmiştir. Bu dönemde 20. Hükümet görev başındadır ve Adnan Menderes başbakandır. 1962 yılında yapılan 3. Çalışma Meclisi’nde de patronlar aynı önerilerini tekrarlamışlardır.

Kıdem tazminatı olarak alınan miktar, üç değişik yöntem kullanılarak azaltılmaktadır. Birincisi, kıdem tazminatı hakkı halen 1 yıllık çalışma karşılığı 30 günlük ücret olarak hesaplanmaktadır ve 6 aylık dönemler itibariyle alınabilecek üst sınır belirlenmektedir. Başka bir deyişle, işçi 12 ay çalışıp, ödemesini daha sonra almak üzere 13 ay karşılığı ücret almaktadır. Bu 1 aylık kıdem tazminatının maliyeti yüzde 8.3’tür. Oysa şu ana kadarki tasarılara bakıldığında bu yüzde 8.3’lük orana karşılık, patronlardan sadece yüzde 3’lük prim kesilmesinin düşünüldüğü görülmektedir. Eski tasarıya göre patron tarafından ödenecek prim oranı, işçinin aylık kazancının yüzde 3’ünü geçmeyecek biçimde Bakanlar Kurulunca belirlenecektir.

İşçilerin yıllardır kullanmakta olduğu en önemli haklarından biri olan kıdem tazminatı, fona devir adı altında gasp edilmek istenmektedir. Fon oluşturulmasıyla birlikte, işçiler daha örgütsüz, güvencesiz, esnek ve kuralsız biçimde çalışacaklar, her an işten çıkarılma korkusu ile, her türlü olumsuz koşulda çalışmak zorunda kalacaklardır. Bugün Türkiye işçi sınıfının elinde bir tek kıdem tazminatının kaldığını söylemek yanlış olmaz. Kıdem tazminatı sermayenin son on yıldır ardı arkasına gerçekleştirdiği saldırıların son halkasıdır. İşçi sınıfı kıdem tazminatının kaldırılmasına karşı fiili ve meşru her zeminde mücadele etmeli ve tazminat hakkının savunulması mücadelesini sermayenin diğer saldırılarına ile birleştirmelidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu