GüncelManşet

Ayağının turabı olmak!

Türkiye basında aynı günde (08 Eylül 2014) çıkan iki haber:

6 yaşındaki Kudret, eğitime adımını çıplak ayaklarla attı!

Adana’da uyum süreci kapsamında bugün okula başlayan 6 yaşındaki Kudret Beşenk, ayakkabısı olmadığı için okula yalın ayak geldi

2014-2015 eğitim ve öğretim yılında okul öncesi, 1. sınıf ve 5. sınıf öğrencileri ‘uyum süreci’ kapsamında bugün okullarına gitmeye başlarken, Adana’da 6 yaşındakiKudret Beşenk de ayakkabısı olmadığı için okula yalın ayak geldi.

DHA’danFatih Karaçalı’nın haberine göre, Yüreğir İlçesi’nin Başak Mahallesi’ndeki Çetin Topçuoğlu İlkokulu’nun 1’inci sınıfına başlayan Kudret Beşenk, annesi 34 yaşındakiZeliha Beşenk tarafından yalın ayak okula getirildi. Yürüyerek okul bahçesine giren küçük kızın diğer 2 kardeşinin de ayakkabılarının olmaması dikkat çekti. Kardeşleri ve annesiyle birlikte sınıfını gezen minik kızın oldukça heyecanlı olduğu gözlendi.

‘Karnımızı bile doyurmakta güçlük çekiyoruz’

Anne Zeliha Beşenk, eşi 43 yaşındaki İbrahim Beşenk’in seyyar satıcılık yaptığını ve 2 odalı evde kirada oturduklarını söyledi. Hastalığı nedeniyle eşinin son 1 yıldır çalışmadığını ve bu yüzden ekonomik sıkıntı çektiğini anlatan genç kadın, “Eşim çalışamayınca perişan olduk. Çocuklarımıza ayakkabı alamıyoruz. Çünkü karnımızı bile doyurmakta güçlük çekiyoruz. Küçük kızım, ablasının yırtık çantası ile mecburen okula yalın ayak geldi” dedi.

Kudret Beşenk ise, “Okuyup, doktor olacağım. Hasta babamı iyileştireceğim” dedi.(08 Eylül 2014, Basın)

****

Düğünde davetlilere altın yedirdiler!

Ankaralı işadamı Talat Sam, oğlunun düğünü için 250 gram yenilebilen altını düğün pastasında misafirlerine ikram etti

İşadamıTalat Sam’ın oğluAkın Kürşad ve Gonca çiftinin düğününde misafirler yeni evli çiftlere altın takarken, düğün sahibi de misafirlere pasta üzerinde altın ikram etti.

İHA’nın haberine göre, Talat Sam’a yaptıkları ticaret sonucunda bir Arap şeyhi teşekkür amacıyla düğünde konuklara ikram edilmek üzere maddi değeri yaklaşık 20 bin lira olan 250 gram yenilebilen altın parçacıkları gönderdi.

Sam, Arap şeyhinin bu jestinin kendisini hayli duygulandırdığını ve Türkiye’de bir ilk olduğunu ifade ederek, “Bizim kişiye özel üretmiş olduğumuz şampuanlardan saç dökülmesi olan bir Arap şeyhine gönderdik. Kendisinin saç dökülmesi durdu. Ailesinden de birkaç kişiye gönderdik ve onlar da memnun kaldılar. Bize Türkiye fiyatlarıyla yaklaşık 20 bin lira değerinde olan yenilebilen altın gönderdiler. Misafirlerimize bu altınları dökeceğiz, ikram edeceğiz” diye konuştu.

Davetliler ise, altınlı pastanın tadının güzel olduğunu ve beğendiklerini söylediler.

Arabistan’da önemli etkinliklerde konukların yiyeceklerine altın karıştırmak onlara verilen önemin göstergesi olarak görülüyor. (08 Eylül 2014, Basın)

 

“Yiyin efendiler yiyin, aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyin.”

Her gün birer ikişer, üçer dörder, onar ve hatta bazen yüzer yüzer, yerin yedi yedi kat dibinde göçük altında ya da zehirlenerek veya göğün otuz yedi kat yüksekliğinden yere çakılıp lime kime olup, pestil gibi ezilerek ölmektense…

Turistik yörelerde sırf Kürt olduğun için döve döve ya da sınır boylarında kaçakçılık yaparken ölmektense; ya da Konya’da Ayaz bebek gibi soğuktan donup veya Van’da 1,5 yaşındaki Muharrem bebek gibi, -hadi ölmeyi geçtik-, birde çuval içinde cesedin taşınacaksa; sadece kadın, evet sadece kadın olduğun, erkeğin kölesi olmayı ret ettiğin için her gün kurban edileceksen bu düzene…

Ya da diyelim ki bunların hiç biri değil…

Farz-ı misal bir sel taşkınında servis niyetine kullanılan kapalı kasa minibüste boğulup veya bir tekstil atölyesinde mesaiye kalıp, patronun kapıyı üzerine kilitlemesiyle yanarak ölmektense….

Ya da ne bilelim, -burası Türkiye!?- Her an her şey olabilir. Ucuz ölümler ülkesi….

Bir sabah işe giderken üst geçidin çökmesi, çay bahçesinde otururken üzerine ağaç düşmesi, sokakta cips yerken ya da çekirdek çitlerken, sevgili kolunu takmış bir akşam yürüyüşünde ya da evinde otururken veya ekmek almaya giderken de ölebilirsin…

Eğer sen yemeklerinde altından pasta yemiyorsan bu ülkede, her an ve her yerde rahatlıkla ölebilirsin.

Böyle ölmektense…

Belki altından pasta yemek için değil ama o küçük ayakların turabı olmak için ölelim!

Yaşatmak için ölelim!

Bir anlamı olsun yaşamanın ve ölmenin.

-Çekik gözlünün dediği gibi Tay dağı kadar yüce,-

Küçük kızın yoksulluğuna,

İşçinin sömürülmesine,

Köylünün çaresizliğine,

Kürdün lincine ve hawarı’na,

Kadının dövülmesine ve katline,

Gencin geleceksizliğine ve işsizliğine

Ez cümle bütün yoksullara, mazlumlara ve mağdurlara,

Kurtuluşun yolunu gösterebilmek için,

Nakış nakış işleyelim duvarları,

Bayraklarımız ve pankartlarımız asılsın isyanımız diye,

Seslerimizle yankılansın şehrin ana caddeleri,

Molotoflarımızla aydınlansın karanlık sokakları.

Barikatları daha sağlam kuralım,

Elden ele dolaşsın bildirilerimiz ve gazetelerimiz…

Birleşelim, örgütlenelim!

Ayaklarının turabı olabilmek için yoksul küçük çocukların,

Düşelim yollara, arşınlayalım caddeleri ve sokakları, adımlayalım dağları..

Ve elbette hesap sorabilmek için;

Altın parçacıklarından pasta yiyenlerden,

Soğuğun, açlığın, yokluğun ve ölümün sorumlularından,

Silahın kabzasını daha sıkı kavrayalım.

Savaşalım, kazanalım!

Yiyin efendiler yiyin, altından yapılmış pastada yiyin, ne istiyorsaıız, canınız ne çekiyorsa, aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyin. Bu düzen, bu han-ı yağma sofrası sizin. Biz ise ayaklarının turabı olmak için o küçük çocukların, yüzümüzü dağlara dönelim. Soframızı kurabilmek ve yanıt olabilmek için küçük çocukların isteklerine, adımlarımızı daha hızlı atalım!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu