GüncelMakaleler

ANI-ANLATI | 14 AĞUSTOS’U UNUTMA! (1/2)

"Onun bu kadar çelik bir iradeyle donanım sağlayan ideolojik gıdasının kaynağı, İttihatçılığın-Kemalizm’in bir numaralı düşmanı Kaypakkaya’ya olan inancı ile dünya görüşleri olmuştur"

14 Ağustos 2017 tarihinde Rojava’da kaybettiğimiz, enternasyonal devrimci, geleneğimizin önder savaşçılarından, alçakgönüllü-mütevazi, kimliksiz, sınır tanımayan, mazlumların cephesinde yer edinmiş, yaşantısını devrim ve sosyalizm uğruna adamış, Kaypakkaya sevdalısı Nubar Ozanyan’ı ölümsüzlüğünün 3. yılında saygıyla anıyoruz.

Savaşların, çatışmaların hiç eksik olmadığı Kafkaslar, Balkanlar ile Ortadoğu cephelerinde başlayan ve sıradan bir savaşçılıktan adım adım komutan durumuna gelen ve bizzat savaşın içerisinde kaybettiğimiz Nubar Ozanyan; saflarını ezilen mazlum halkların yanında Kürt, Arap, Türk, Ermeni ve Filistin halklarının mücadelesine adamış, günümüzde ender rastlanan devrimcilerdendir. Nubar Ozanyan pratik askeri sanatın kurallarını özümsemiştir.

Bu durum onu Martager konumuna getirmiştir. Onun bu kadar çelik bir iradeyle donanım sağlayan ideolojik gıdasının kaynağı, İttihatçılığın-Kemalizm’in bir numaralı düşmanı Kaypakkaya’ya olan inancı ile dünya görüşleri olmuştur.

Martager Nubar Ozanyan’ı anlamak demek sadece bir asker, mükemmel savaşçı, bir komutandan önce Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimi ile donanmış olmasını anlamaktır. Müthiş bir öğrenme isteği olan, Türkçe-Fransızca-Ermenice okuyup yazabilen, çeviri yapabilen yeteneklere sahipti.

Aynı zamanda dünyayı yorumlayan bunu pratikle buluşturan bir özelliğe sahipti.

Her milletten, dinden, ırktan insanın yaşadığı multi-nasyonal bir ülke olan Lübnan’ın, Nubar Ozanyan’ın gerilla savaşı eğitimini aldığı, hayatının bundan sonraki bölümünde çok büyük etkisi olmuştur.

Bekaa Vadisi gerilla yaşantısı onu unutulmaz yapmıştır.

Ortadoğu halklarına reva görülen ve bitmek tükenmek bilmeyen savaşların yaşandığı, son olarak daha birkaç gün önce 2.5 ton amonyum nitratın patladığı Beyrut ve Lübnan, Nubar Ozanyan’ın yaşamında önemli bir yer tutar.

Lübnan-Beyrut istisnasız her devrimciye kucak açmış, bağrına basmış bir şehirdir. Romantizmin, kavganın, dirilişin, direnişin yaşandığı ve elbette ihaneti bağrında barındırmış kavga şehridir. Savra Hatta Nasır (Zafere Kadar Devrim) sloganlarının, direniş türkülerinin yazıldığı, her gerillanın ilk kurşunu mavzere sürdüğü enternasyonal devrimcilerin şehridir.

Deniz Gezmiş: Kuşadası’na Tatile Gidiyorum…

Türkiye Devrimci Hareketi, zengin deney ve tecrübeleri ile dolu bir geçmişe sahiptir. Denizler, Mahirler, İbolar ve Mazlumlardan devranılan emperyalizme, faşizme, işbirlikçileri ve siyonizme karşı yürütülen ve elden ele, nesilden nesile devredilen mücadele bayrağına sahip çıkan Nubar Ozanyan; onların miraslarına sahip çıkmış ve devam ettirmiştir.

’67-68 devrimci kuşağı önderleri Filistin halkının haklı ve meşru mücadelesini, kendi davaları gibi görerek sahiplenmişlerdir.

Türkiyeli devrimci önderler Filistin halkının yanında mücadeleye katılırken, o zaman en çok konuşulan konuların başında İttihatçı anlayışın beslediği “Filistin’de ne işleri var?” tartışmaları vardır.

Hakim sınıflar cephesinde N. Fazıl Kısakürek’ten, TBMM başkanlığı yapmış olan AKP’li İsmail Kahraman’a kadar bilfiil hepsi devrimcilere saldırgan tutum içerisine girerek, polise ihbar etmişler, devrimcileri karalamışlardır.

O yüzden bugün siyasal İslam’ın Filistin davasının savunucu olduğu propagandasının inandırıcılığı yoktur. Onlar Filistin davasını rant ve sömürücü aracı görmüşlerdir.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Teslim Töre, Cihan Alptekin, Yusuf Küpeli ve eşi, Adil Okay, Hasan Mantıcı, Ali Ergün, Faik Bulut, Ali Mercan, Ali Taşyapan gibi devrimciler Filistin’e savaşmaya giden binlerce devrimciden sadece bazılarıdır.

Yüzlercesi İsrail saldırılarında şehit olmuş, mezarlıkları bugün dahi belli değildir. İsrail’in saldırılarında mezarlıklar tamamen tahrip olmuşlardır.

Nubar Ozanyan’ın da içinde bulunduğu Kaypakkaya geleneği, 1990-1994 yılları arasında Bekaa Vadisi’ne giderek uzun bir dönem burada kalmış, Filistin devrimcileri ile dayanışma içerisinde dayanışmanın en iyi örneklerini göstermişleridir.

Filistin halkının mücadelesinin dünyada henüz bu kadar duyulmadığı yıllarda Deniz Gezmiş ve yoldaşları Filistin’e gitme ve “gerilla savaşı eğitimi” aldıktan sonra Türkiye’de gerilla savaşının yaygınlaştırılması hedefiyle hareket etmişlerdir.

Deniz Gezmiş ailesine ve sevdiklerine, 1969 yılında yola çıkmadan önce “Kuşadası’na tatile gidiyorum” diyerek kendini gizlemiştir. Suriye’ye gitmek için yola çıktığında valizinde silah ile kitaptan başka bir şey götürmez. Suriye sınırını kaçak geçerler. Şam yolu üzerinde kontrol sırasında tutuklanırlar.

Halep’te 4 gün, Şam’da 12 gün gözaltında kalırlar. Fakat gerçek amaçlarını açıkladıktan sonra derhal serbest kalırlar. FKÖ yetkilileri gelerek Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını teslim alırlar. Burada dünyanın değişik yerlerinden gelmiş devrimci ve sosyalistlerle tanışırlar.

Enternasyonal Tugay kurma konusunda anlaşırlar. İlk adımlarını atarlar.

Nubar Ozanyan Filistin Halkının Yanında: Bekaa Vadisi’nden Günlükler

Geleneğimizin, ceberut, soykırımcı ve dünyada eşi ve benzerine nadir rastlanan bir devlete karşı yürüttüğü gerilla savaşının daha da yükseltilmesi için 1990 yılında açmış olduğu kampanyaya Türkiye’den ve Avrupa’dan çokça katılım olmuştur.

Geleneğimiz bu amaçla Bekaa Vadisi’nde bir askeri kamp örgütlemiştir.

Kampanyaya ilk başvuranlardan biri de Nubar Ozanyan’dır. Avrupa olanaklarını elinin tersiyle iterek ve Filistin halkının yanında olduğunu söyleyerek Bekaa Vadisi’ne gitmiştir. Ozanyan’ın bilgisini alan Fransız istihbaratı, artık Ozanyan’ı “terörist” listesine almış, bir daha Fransa’ya dönme imkanı vermemiştir.

Nubar Ozanyan’ı anlatırken Serdar Can’ı unutmak yanlış olacaktır. Tek başına Nubar’ı da anlatmak ya da Serdar’ı da anlatmak eksiktir. Geleneğimizin Ortadoğu’da siyasi temsilciliğini Serdar Can üstlenirken, askeri sorumlu ise Nubar Ozanyan olmuştur.

İki can yoldaş her yerde beraber olurlarken, ölümleri de aynı zaman dilimi içerisinde olmuştur.

Nubar Ozanyan, kampta bir yandan askeri çalışmalar içinde yer alırken diğer yandan 1915 Ermeni Soykırımı’ndan tehcir edilen Ermenileri bulmuş ve onlarla tanışmıştır. Bugün Nubar ile aynı dönemde kampta bulunan bir gerilla Nubar Ozanyan’ı şöyle anlatıyor:

“Nubar ve ben zaman zaman Bekaa şehrine gider kampın ihtiyaçlarını alırdık, Kendi 4X4 jipimiz vardı. Her şehre inişimizde onlarca Ermeni’yle tanışırdık. Hepsi tamirci, esnaf-zanaatkârdı. Nubar çok güzel Ermenice konuşurdu. Sade ve temiz davranışları herkesi hemen etkilerdi.

Kısa sürede çok çevre edindi. Birkaç Ermeni köyüne düzenli gidiyorduk. Partimizi duymuşlardı. Armenak Bakır’ın tanıdıklarıyla, akrabalarıyla tanıştık. Taşnak örgütü Türkçeyi yasakladığı için ben de Ermenice’yi bu sayede bayağı ilerlettim.”

Yine aynı süreçte Nubar Ozanyan’la birlikte faaliyet yürütenlerden bir yoldaşı şunları ifade etmektedir: “Bekaa merkezinden bir yoldaşla dönerken kampa üçyüz metre kala büyük bir patlama duyduk. Aynı anda havada yaklaşık 10-15 metre yüksekten bir arabanın yere çakıldığını gördük, Kesin İsrail bombaladı dedik. Vardığımızda Nubar’ı parçalanmış arabanın başında görünce, hiç şaşırmadan işimize baktık.

Niye mi? Çünkü Nubar’ın işi 24 saat patlayıcılar idi. Yine bir gün Nubar bir güçlü el yapımı fünye deniyor. Yüz metre ilerimizde. Yaktı fitili yakınına fırlattı. Ve bir şey olmamış gibi yanımıza geldi. Nasıldı yoldaşlar fünyem demesine kalmadı baktık bacaklarından ve ayaklarından kan sızıyor. Bir sürü fünye metali çıkardık cımbızla ama o bana mısın demedi.”

“Yine bir gün kampa yeni bir grup arkadaş gelmişti. Nubar arkadaşlara arazide silah eğitimi veriyordu. Bir an ne olduğunu anlamadık. Bir kurşun sesi geldi herkes birbirine baktı. Acemi arkadaşların silahlarında kurşun yoktu.

Ben ve diğer eski arkadaşta yapmamıştık, Birbirimize tekrar baktık. Ben hemen Nubar’ın elinden akan kanı gördüm. Nubar bir an sendeledi ve hemen toparlandı. Yeni gelenlerden kusanlar oldu. Nubar gayet soğukkanlıydı.

Ben kemerimi çıkardım elini bileğinden sıkı bağladım. Başparmağının hemen yanındaki yumuşak dokuda kocaman delik oluşmuştu. Bağlamama rağmen kan akmaya devam ediyordu.

Nubar’ın gözleri bir an kayar gibi oldu. Kucakladım düşmesin diye. Gömleğim, elim, kollarım kan içinde kaldı. Şok oldum. Bir an durumu anlamaya çalıştım. O an fark ettim ki omuzunda da kanayan bir delik açılmış.

Bir an çaresiz hissettim kendimi. Arkadaşlara bağırdım. Kendilerini toparlayan iki arkadaşla Nubar’ı kampa kadar taşıdık.

Nubar arada bir bayılıp, ayılıyor. Arabamız henüz yok. Kaldık Filistinli komutanların insafına. Adamlar bu durumları o kadar çok yaşamış ki ‘satranç oyunumuz bitsin götürürüz’ diyorlar. Götürecekleri yerde berbat dağ, uçurum yollar.

Hastane de bildiğimiz sağlık ocağı gibi bir yer. En nihayetinde Nubar’ın olağanüstü direnciyle hastaneye yetiştik, Bir ay kaldı. Kendini biraz toparlayınca kampa geri geldi. Kaldığı yerden tam gaz devam etti. Bir şey olmamış gibi.” (Devam Edecek)

 

Not: Büyük Nubar fotosundaki Ermenice yazının anlamı:

        Ermenistan’dan Filistin’e

        Dersim’den Rojava’ya

        Devrimci mücadele tarihinde

        Martager Nubar Ozanyan ölümsüzdür!

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu