Güncel

ANALİZ | Tarihin Sıçrama Anı: 24 Nisan 1972!

"Kitlelerin kendilerinden ayağa kalkışlarını doğru yola yönlendirecek olan devrimci güçler içerisinde özellikle ve öncelikle de Proletarya Partisi'ne ciddi görevler düşmektedir"

Bu tarih Türk, Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve inançlardan Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerinin, ezilen yığınların öncü müfrezesi Proletarya Partisi’nin kuruluş tarihidir. Komünist Manifesto’nun Türkiye toprağında ayağa dikilişidir.

1966 yılında Çin’de gerçekleşen Büyük Proleter Kültür Devrimi (BPKD)’yle, sosyalizmin yeryüzüne yayılan o muazzam çekiciliğine 1972 yılında Türkiye’den yanıt olan Proletarya Partisi, Marksizm-Leninizm-Maoizm (MLM) biliminin Türkiye Proletaryasının kurtuluşunu müjdeleyen adı oldu. BPKD, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de işçi sınıfı ve gençlik içerisinde yankısını buldu.

Dünyanın çeşitli bölgelerindeki sosyalist işçi hareketlerinden, Vietnam devrimci mücadelesinden etkilenen Türkiye’deki özellikle öğrenci gençliğin anti-emperyalist tam da bu süreçte gelişti. ABD emperyalizminin Akdeniz’deki 6. Filo’sunun İstanbul Limanı’na demirlemesiyle, İstanbul sokaklarındaki ABD askerlerine karşı eylemlilikler gerçekleşiyor, “6. filo defol” sloganlarıyla mitingler düzenleniyordu.

1972’de Proletarya Partisi’ni kuran kadrolar, -başta İbrahim Kaypakkaya olmak üzere- bir fiil öğrencilerin bu anti-emperyalist eylemliliklerinin içerisinde yer aldılar. 6. Filo’ya karşı eylemliliklerde, köylülüğün toprak işgallerinde, işçi sınıfının grev, direniş ve fabrika işgallerinde, -özellikle de 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi içerisinde- yetişen, yetkinleşen bu kadrolar, Proletarya Partisi’ni kurdular.

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya, ülkenin ekonomik ve sosyal yönlerini analiz ederek, köylü isyanlarını ve toprak işgallerini inceleyerek, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’ni tahlil ederek vardığı sonuçlar üzerinden Demokratik Halk Devrimi’nin stratejisini belirlemiştir.

Resmi ideoloji ile hesaplaşma içerisine girmiş, Kemalist ideolojiyi, Kürt ulusal sorununu, Ermeniler başta olmak üzere Türkiye’deki azınlık ulusların durumu ve proleter hareketin tüm bu sorunlara yaklaşımını, en ince ayrıntısına kadar inceleyerek çözümler sunmuştur. Egemen ulus anlayışından ve resmi ideolojiden kopuş yaşanmıştır. Türkiye’de sol adına hareket eden, Kemalizm’i ilerici gören reformist, parlamentarist, revizyonist tüm görüşleri yerle bir etmiştir.

24 Nisan tarihi aynı zamanda Türkiye’de Ermeni Soykırımı’nın gerçekleştiği tarihtir. Öncelikle Ermeni aydınları tutuklanarak idam edildiler. Anadolu’da yaşayan Ermeniler zorla göç ettirildiler. 1915 yılında bu sürgün sırasında 1.5 milyon Ermeni katledildi. Ermeni Soykırımı’nı kabul eden siyasal örgüt de Proletarya Partisi’dir.

Proletarya Partisi kurulduktan kısa bir süre sonra başta kurucu önderi İbrahim Kaypakkaya ve önder kadrolarının ezici çoğunluğu düşmanla giriştikleri çatışmalarda ya katledildiler ya da tutsak edildiler. Kaypakkaya, Amed Zindanlarında işkencede ”ser verip sır vermeyen yiğit” olarak Türkiye devrimci mücadelesi tarihinde yerini aldı.

İbrahim Kaypakkaya ve yoldaşları, pratik içerisinde ön saflarda mücadelede yer alırken siyasal, ideolojik olarak yetkinleştiler. Kendilerini siyasal olarak donattılar. MLM bilimini teorik olarak öğrenmeye de önem verdiler. Türkiye’de sınıflar ve sınıf mücadelesi konusunda çalışmalar yürüterek Türkiye devriminin sorunlarına çözümler ürettiler. Türkiye’de sınıfların tahlili, Kemalizm, Ulusal Sorun, Türkiye’de devrimin izleyeceği yol, Türkiye gibi ülkelerde mücadelenin olmazsa olmazının silahlı mücadele olduğu, iktidarın ancak uzun süreli halk savaşı yoluyla ele geçirilebileceği vb. beş temel belgeye not edildi.

24 Nisan 1972’de İbrahim Kaypakkaya önderliğinde kurulan Proletarya Partisi’nin bugüne kadar gerçekleştirdiği sekiz konferans, tüm olumlu ve olumsuz yönleri, aldıkları tarihsel önemdeki kararlarla devrim yürüyüşündeki önemli belgeleri olarak tarihte yerini almışlardır. Proletarya Partisi’nin bu 48 yıllık tarihi hem kendi içerisinde hem de faşist Türk devletine karşı mücadelelerle doludur.

47 yıllık mücadele tarihi içerisinde şehirlerde, Dersim’de, Karadeniz’de faşist Türk devletine karşı verdiği silahlı mücadelede, Halk Savaşında başta 4 genel sekreteri -İbrahim Kaypakkaya, Süleyman Cihan, Kazım Çelik, Mehmet Demirdağ- olmak üzere yüzlerce üye ve militanını şehit verdi. Dağların doruklarını mesken tutmaktan hiç imtina etmedi.

Nisan 19722’den Nisan 2019’a!

Proletarya Partisi yine bir 24 Nisan’da, 24 Nisan 2019’da Marksizm-Leninizm-Maoizm’in kızıl bayrağını dalgalandırmaya devam edeceğini gerçekleştirdiği birinci kongresiyle duyurdu.

Bu kongre ilk olmasından dolayı tarihsel bir öneme sahiptir. Bu kongre Proletarya Partisi’ne yönelik Nisan 2015 karşı-devrimci saldırısının ardından Haziran 2015’te karşı karşıya kaldığı darbeci tasfiyeciliğin tüm saldırılarına rağmen, ilkelerine sımsıkı tutunarak, her türlü tasfiyeci akıma göğüs germiş, hedef ve amaçlarından taviz vermeden kararlılıkla yoluna devam etme iradesi ve beyanı olmuştur.

Proletarya Partisi’nin Türkiye toplumunun temel çelişkilerini çözme, devrimi gerçekleştirme kararlılığı ve iradesini ortaya koymuş, bu güzergahta yol almaya devam edeceği mesajını vermiştir. Proletarya Partisi’nin önüne koyduğu yönelimin ana doğrultusunun Halk Savaşı’nda ısrar devrimde ısrardır anlayışı vurgulamıştır. Devrim için partili kimliği güçlendirmek, büyütmek ve ileri taşımanın ihtiyaç olduğu bir kez daha vurgulanmıştır.

 

Dipte Dalga Mayalanıyor!

Proletarya Partisi’nin 48. kuruluş yıl dönümüne girdiğimiz bu süreçte korona virüs salgınının dünya çapında insanlığı tehdit ettiği bir süreci yaşıyoruz. İnsanlık 2019’un son aylarında Çin’de ortaya çıkıp bir tsunami gibi tüm dünyaya yayılan salgınla boğuşuyor. Bugüne kadar 2 milyon 300 bin hasta ve 160 binin üzerinde ölüm gerçekleşti. ABD ve Avrupa, salgının merkezi haline geldi. Avrupa devletleri sokağa çıkma yasakları, karantina vb. ilan ettiler.

Türkiye’deki iktidar da salgınla ilgili mücadelede sadece hafta sonu sokağa çıkma yasakları ilan ederek emekçilerle, işçilerle, çalışanlarla alay ediyor. Haftanın beş günü çalış, tatil günleri sokağa çıkma yasağı(!) Saray iktidarı sokağa çıkma yasağını kendileri için uygulayarak tüm görüşmelerini sosyal medya, internet üzerinden yaptıklarını ve böylece kendilerini koruduklarını söylüyorlar.

İşçiler, emekçiler ise ekonomiye zarar gelmesin diye fabrikalarda, atölyelerde, tarımda çalışmaya devam ediyorlar. Hasta olmaya, ölmeye devam ediyorlar.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin raporuna göre 11 Mart-10 Nisan tarihleri arasında salgın nedeniyle 52 işçi yaşamını yitirdi. İstanbul İşçi Sendikaları Platformu da sadece İstanbul’da 2 bin 279 işçinin tedavi altında olduğunu açıkladı.

İSİG, bazı iş yerlerinde ise vakaların gizlendiğini söylüyor. Başta Arçelik, Tekfen, Posco Assan, Koton, Çolakoğlu Limanı, Emaar şantiyesi gibi büyük iş yerlerinde olmak üzere virüse yakalanan işçilerin olduğu iş yerlerinin çoğunda vaka görülmesine rağmen üretim sürdürülmüş, işçilerin yaşamı ile oynanmıştır. İktidar sahipleri işçiler enfekte olabilirler, hatta ölebilirler, yeter ki ekonomiye bir şey olmasın anlayışındadır. Bu iktidar işçi düşmanı olduğunu bir kez daha ispat etmiştir.

Türkiye’de ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik, baskı ve zulüm ve yine Kürtler başta olmak üzere ulus ve milliyetler üzerindeki baskılar, Aleviler ve diğer azınlık inanç kesimlerine uygulanan baskılar, kadın ve LGBTİ+lara yönelik saldırılar, çevre ve doğan talanının tüm hızıyla sürmesi vb. bütün gelişmeler öfke biriktiriyor, dipte yeni dalgalar mayalanıyor. Korona virüsle ilgili son gelişen durumlarla bu daha da artmaktadır.

Kitlelerin kendilerinden ayağa kalkışlarını doğru yola yönlendirecek olan devrimci güçler içerisinde özellikle ve öncelikle de Proletarya Partisi’ne ciddi görevler düşmektedir.

 

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu