GüncelManşet

AHPARİG*

İnsan yüzü güzeldir. Ya da hayat her şeye rağmen yaşamaya deger… Zordur/zorludur yaşamak. Uğruna yaşanılacak şey varsa anlamlı gelir. Dünya’nın insan yüzünü görürsün. Anlamını yitirmeden.

Sahi insan ne için yaşar?

Yaşamanın anlamı nedir?

Ya ölüm! kelebekler bile bile ölümü, bir günlüğüne doğuyorlar. Somonların kendi ölümlerini yaşadıkları o uzun yolculuğun anlamı nedir? Yumurtalarından çıkan yavrularına ilk yem oluyorlar. O uzun meşaketli yolda yeni bir yaşamı müjdeliyorlar. Ölmek yaşamak demekti.

‘’Meselâ bir barikatta dövüşerek

Meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken

Meselâ denerken damarlarında bir serumu

                                         Ölmek ayıp olur mu?’’(Nazım Hikmet-Tahir ile Zühre Meselesi)

Aradığı neydi insanoğlunun? Dirhem dirhem eriyeceğini bile bile… Günlerce işkence görüp onlarca yıl mahpus damlarında yatacağını bile bile… Günsüz güneşsiz. Ya da ansızın bir köşe başında kurşunun hedefi olacağını bile bile “gerçeği” arar mı?

Zordur. Meşakkatlidir gerçeğin yolu… Bir kere erdin mi gerçeğin sırrına, yayılır tüm benliğine. Bahar gelir zihnine. Doğada yaşanan patlama gibi gerçek senden fışkırır bozkırın ortasında. Artık sen istemesen de topraktan doğar tüm cömertliğiyle doğa. Ve gök kubbenin altındaki her şeyi etkiler. Gerçeğin sırrı insanlığın hakikati haline gelir. İnsanlığın gerçeği bir tutam bellekte saklıdır. Senin belleğini mi almak istediler ahparig? Belleğinde insanlığın hafızası mı vardı?

Spartaküs erdi gerçeğin diline ilkin. Ezilenlerin sesi oldu Roma arenalarında. Gerçek çarmıhın çivisindeydi.

Hallac-ı Mansur gerçeğin sırrını “enal hak” ta buldu. Ve İtalya’da bir papazın dilinde yankı buldu: “ tanrı her bir şeyin içindedir.”(Bruno) dedi. Ve dediği için yakıldı. Bağdat ve Roma meydanlarında kül edilmek istendi gerçek.

Nesim-i Mansur’un dili oldu. “tanrı,aşk,şarap…” tadında… yüzyıl sonra derisi yüzüldü bir meydanda. Gerçek fısıldadı ona Hallac-ı’n dilinden. Derisi yüzülürken şu söz döküldü yüreğinden:

‘’ben sonsuzluğun ufkunda doğan güneş gibiyim.

Gün batımında güneş her zaman solar.’’(Nesimi)

Sahi ölümü hak gören soytarı Emir Yeşbeğ’i kim hatırlıyor? Ya da ismini duyan var mı?

 

1227205061untitled bmpg c3 9cverc c4 b0n”Bu ülkede camideki güvercinlere dokunmazlar” demiştin son yazında! ”Dokundular sevgili ahparig” dokundular. Sen bu ülkede faşizmi bizden daha bilirsin. 12 Eylül’ü bizzat yaşayan sensin.   Armenak Bakır yoldaşınla omuz omuza verip Türkiye devrimi için bir şeyler yaptığınız günlerden bilirsin. Biz sonraki yazılanlardan öğreniyoruz: sen, ismini Fırat, Stefan Murat, Armenak Orhan olarak isminizi değiştiriyorsunuz. Devrimci saflarda bir sıkıntı yaşamadan mücadele edebilmek için. Yakalandığın da: “devrimci olduğum için işkence görüyordum. Birde Ermeni olduğum için ayriyeten işkence ediyorlardı.”demiştin. Bir tuvaletin içinde günlerce işkence gören sendin. Oralardan bilirsin faşizmi. Bizim anlatmamıza lüzum yok. Hala devam ediyor faşizm bu ülkede. Sen Ermeniydin evet, ama ondan önce insandın ve devrimciydi.

Bu ülkenin;                                                                                                                                    demokratikleşmesini, özgürleşmesini Kürt, Türk, ve çeşitli milliyetlerde Türkiye halkının bir arada yaşamasını en fazla sen isterdin. Seni katleden o faşistlerden daha çok isterdin. Çok daha fazla seviyordun bu ülkeyi.

Biz bu ülkede hep beraber yaşıyorduk bize dokunmalarından önce ,ekmeğimizi, aşımızı paylaşıyorduk. Sonra istemediler bunu egemenler. Dokundular ilk önce size. “lo’lar bitti sıra zorlara” geldi dediler. Büyük kırımdan 23 yıl sonra Dersim’de kırıldı “zor” lar bir kez daha, bir kez daha yüreğimiz yandı. İnsanın insana zulmü devam ediyordu. Faşizm her seferinden kusuyordu ve sanki arındığını düşünüyordu. Elleri halkların boğazındaydı. Yağlı kemendi boynumuzdan hiç eksik etmediler. Babek, Baba ishak ve Bedreddin… Mezopotamya ve Anadolu’da isyanın ve zulme karşı direnişin sembolleri oldular, ama dönemdiler yollarından Pir Sultan gibi… Çünkü senin de bildiğin gibi:‘’zulmün olduğu yerde isyan etmek meşrudur.’’

Çorum, Maraş, Sivas böyle devam etti. Halklar birbirine kırdırıldı. Sanki hiç yan yana yaşamamış gibi çakmağından çıktı alevler.

Bu ülkenin en aydınlık yüzlerini karanlık bir sokaktan çıkan ‘’insan müsveddeleri’’ tarafından birer kurşunla, bombayla katledildiler. Önce Sabahattin Ali’yi katlettiler bir gece yarısı, sonra Ape Musa, Bahriye Uçok birer birer sokak ortalarında öldürdüler. Devlet perde arkasından yazıp oynuyordu. Sermayenin efendilerine kanlı paralar aktı… Sessizlik istiyorlardı seslerinde tek düzelik için. Tek düze yaşam istiyorlardı sessizlik için. Ses olmasın, düzen bozulmasın… Ama! Unuttular bir şeyleri…

n1703920 30991216 7057Bu ülkenin devrimcileri vardı/var. Güzel düşleri ve gerçekleri vardı. Oyunu bozmak için tüm enerjileriyle çalışıyorlardı.. Yüzlerinde gülümse eksik olmazdı.. Sızlanmadan atıldılar kavganın içine. Tereddütsüz ve ‘’yalın çıplak’’tılar.. Mataralarında sevda ve umut … Geri durmadılar hiç. her biri ölümü küçüktü. Ölüm ki: korkulası birşeydi.. Korkmak insani bir erdemdi, ölümü küçültmek onu yenmekti. Sehpada tekmelediler ölümü… Kızıldere de küçüldü ölüm. Onca merminin bombanın içinde ‘’biz buraya teslim olmaya degil,ölmeye geldik’’ dediler. Zindanda ölüm küçüldü ‘’kasketli’’ önderin elinde. Gıkı çıkmadı! Bedreddin yiğitleri gibi. Börklüce ona bakıyordu çarmıhından.

Yazmakla bitmez güzel insan yazmakla bitmez. Yüreğimiz her seferinde dağlandı.

Sonra cesetlerimiz işkence merkezlerinden çıktı, seninde cesedin sokak ortasındaydı. Üstünde,gazete parçası ve ayağındaki delik ayakkabıyla. İnsan olan her bir kimse o resme bakınca, dokunsan ağlardı.

O ‘’tetikçi’’nle göz göze geldin mi Hrant? Bakabildi mi, senin gözlerine? Yüzündeki tebessümle ‘’insan’’ yapabilirdin onu. Bir kere “neden” deseydi? İnsan aşığı bir insanı katledebilir miydi? Ondan ve perde arkasındakilerden medet ummuyoruz. Umsaydık özümüzü yitirirdik. Rolleri değişmiş olurduk. Sivas’ta yakan da biz olurduk…

Ha! birde “çok zengin”, “yurt dışından para alıyor” diyorlardı.. Sen sınıfını bildiğin için kimseye biat etmezdin bunu biliyorlardı. Ama dertleri başka..

Anaların yüzünü sürebileceği bir varlık vardı. Ama olmayanlarda vardı. Bir mezarı bile olmayanlar vardı. Kim bilir hangi inşaat şantiyesinin altında, ya da hangi ormanın dipsiz denizlerindedir. Bir ananın yüreği sızlar, unutmaz oğlunun kokusunu. Bir tek mezar ister bir tek mezar. Berfo ananın çığlıgını duyuyor musun Hrant?

“Hukuk, iktidarın fahişesidir.” (M.Bakuni)
Ahparig…
Seni katledenler bir bir terfi etti. Hepside “yüksek” makamlara geldi. Ödülden başka bir şey değildi bu. Biz bunu 19 Aralık 2001’den biliyoruz. “Devlet üstün hizmet madalyası” verdiler, 28 devrimcinin kanına karşılık.. Senin kanının karşılığı neydi? Emniyet müdürünü “vali”, 301’den “ceza” yı onaylayanı “kamu denetçisi”, hem de ‘’baş kamu denetçisi’’ yaptılar. Ve diğerleri… Senin kanına karşılık “makam” atladılar. Senin kanın pahasına yaptılar bunu. Çünkü bu ülkede hep böyle işler yürür. Devrimcilerin, aydınların, insan olarak yaşayanların, bu ülkenin güzelliğini isteyen her bir kişinin kanı vardır bu iktidarda. İktidar kan üzerinden yürür. 

9660425Ve “onlar ümidin düşmanıdır.”(N.Hikmet)

Topal Osman’ın torunlarıdırlar. Teşkilat-ı Mahsusa’dan Özel Harp Dairesine, Komünizmle Mücadele Derneklerinden Kontrgerillaya kadar gerçeğin sesini ve dilini kesmeye çalıştılar. Kendileri de toplumun bir gerçeği oldular. Dillerinde kan tadı, ellerinde kan, gözlerinde kan. Devleti amaçlaştırdılar. Amaç uğruna tehdit olan bütün olgular ortadan kaldırılmaya çalışıldı. ‘’ Vatan, millet, Sakarya…’’nın ‘’yüce’’ belirleyiciliğinden insan yaşamı hiç önemli değildir.

Adaletin dili olamazlar. Çünkü gerçeğin özünü saklamak isterler, saltanatları devam etsin diye… Adaletin dili insanlığın içinde saklıdır. Deryanın en dipsiz kuyularında da olsa aydınlığın ateşi sürükler bizi.

“Sen bakma havanın durgunluğuna,

derya dediğin uyur uyur uyanır.” (N.Hikmet-Şeyh Bedreddin Destanı)

Bundan dolayı gerçeğin dili hiçbir zaman yok olmaz. Belleğinde gizlidir insanlığın. Yaksalar da ,derimizi yüzseler de,çarmıha gerseler de, sehpada ipi çekseler de yada köşe başlarında namlulara hedef olsak ta gerçeğin ateşiyle yanıp,hakikatin diliyle konuşacağız.(Bir özgür gelecek okuru)

 

*Ahparig, Hrant Dink anmalarının konu başlığıydı. “Buradayız Ahparig-kardeşim.” Buradaki kullanım âmâcıda: Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının kardeşliğine vurgu yapmaktır.

 

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu