GüncelMakaleler

Denge Azadî | Emperyalistlerin güç savaşları arasında İdlib

Şimdilik rüzgar Rusya ve Suriye rejimini havalandırıyor gibi görünüyor, ABD’nin durumu ise Kasım’da yapılacak ara seçimlere kadar gelgitli olacaktır. Ama tabii burası Ortadoğu kartların ne zaman tekrar dağıtılacağı belli olmaz!

Emperyalistlerin Suriye topraklarındaki son hamlelerini oynadığı kent İdlib. Stratejiler açısından ABD için “benim Suriye’de hala işim bitmedi”, Rusya için “artık Ortadoğu’da ben de söz sahibiyim” dediği bir satranç tahtasına dönen Suriye coğrafyasında TC destekli sözde muhalif, özünde çete olan silahlı grupların elinde olan son kenttir burası.

Zira Rusya için amaç bu son kenti de alarak nihai zaferi kovalamakken ABD küçük de olsa yapmaya çalıştığı girişimlerle işi yokuşa sürme peşinde. Yani anlaşılacağı üzere “burada benim borum öter” anlayışına sahip her ülkenin ayrı bir çıkarı söz konusu İdlib’de.

Elbette ki İdlib’e gözlerini dikip bakan bir yığın ülke var. Esasında iki blok halinde olan ülkelerden ABD’nin başını çektiği Batı bloku İdlib’de “sivillerin zarar görmesi”(!) endişesini her fırsatta yineleyerek Suriye rejiminin kentte hakim olmaması amacını güdüyor.

Başını Rusya’nın çektiği Doğu bloku ise cihatçıların elindeki son kenti de alarak Suriye’de kesin zaferin amacını güdüyor. Stratejik olarak ABD’ye bağımlı ekonomik olarak Rusya ile dirsek temasında olan TC ise hata üstüne hata yaptığı Suriye politikasında, ekonomik bunalımının da etkisiyle kendisini en az etkileyecek bir çözüm bulma peşinde. Bir yandan Rusya ile Soçi’de görüşüp harekatı erteletmeyi çabalarken bir yandan da yine Batı blokunun söylemleriyle “sivil ölümlerini durdurma gayesi”(!) güdüyor.

 “Ben hala buradayım” demek isteyenler

ABD emperyalizmi son zamanlarda bölgedeki etkisini yitirmiş görünüyor. Suriye iç savaşının başından itibaren “muhalif” kimliğe büründürdüğü Sünni cihatçı çetelerinin sahadan bir bir yok olması sonucu stratejilerinde yaptığı hatalardan dönmek niyetinde. Son olarak olası İdlib müdahalesini de engelleme çabası içerisinde. İdlib’te var olan ve kökenleri El-Kaide’ye uzanan bir yığın çeteyi kurtarma gayretleri de “ben hala sahadayım” mesajı olarak okunmalı. Aslında kozları belli oyunlar üzerinden dönüyor tüm yaşananlar. En bilineni “Beyaz Miğferliler” ve onların “Kimyasal Saldırı” mizanseni.

İdlib tartışmaları başlar başlamaz ABD ve AB “sivilleri düşünerek”(!) “Eğer kimyasal saldırı olursa, Suriye’yi vururuz” açıklamasını yaptı her seferinde. Suriye’de Esad’ın bir geleceği olmayacağını her seferinde dile getiren ve “kimyasal saldırı” kozunu her seferinde piyasaya süren bu açıklamalara Rusya cevabını Tahran Zirvesi öncesinde İdlib’in güneyini vurarak sahada verdi. Rusya’nın cevabı açık: “İdlib temizlenecek!”

Suriye iç savaşının kazananı olmak isteyen Rusya

Rusya için İdlib artık son hamle. Orada kalan son cihatçıları da temizleyerek bu savaşın nihai kazananı olmanın derdinde. Stratejik ortağı İran ile birlikte sona yaklaşıyor. Ne ABD’nin ne AB’nin ne de TC’nin İdlib’e yönelik açıklamaları Rusya için bir anlam ifade etmiyor. İdlib’te son kalan cihatçıların savunulacak bir tarafı olamayacağının bilincinde bu ülkeler.

Ellerinde kalan son kozu yani “sivil insanlara zarar gelmemesi” kozunu sürüyorlar piyasaya. Özellikle TC’nin sivillerin hayatlarının korunmasını kastederek “Operasyon felaket olur” açıklaması geliyordu ilk başlarda. TC’nin bu açıklamayı yapma cüretini de iyi ölçmek gerekir. Daha birkaç ay önce Afrin’i işgal ederken savaş uçaklarıyla, tanklarıyla saldırırken; şimdi oradaki cihatçı teröristlerin hamiliğini savunup, operasyonun askıya alınmasını istiyor! Bunun altında yatan sebep malum, yıllardır silah, para yardımı yaptığı çeteleri yüz üstü bırakmak istemiyor. Çünkü Reyhanlı’da o “ılımlı muhaliflerin” neler yaptığı hala hafızalarda. Tabii bir de Suriye’de ve Ortadoğu’da sahada oyun kurucu olma çabalarını da terk etmek niyetinde değil.

Ama işler TC’nin güdümünde ilerlemiyor. Tahran Zirvesi ve Soçi görüşmelerinden eli boş dönen TC geçtiğimiz günlerde yönünü yine ABD’ye ve AB’ye çevirdi. ABD ve AB ziyaretlerinin asıl nedeni var olan ekonomik krize can simidi olacak bir el bulmaktı. Emperyalizme özelinde ABD emperyalizmine bağımlı TC için bu önemliydi. Çünkü belli olacağı üzere Rusya ile yapılan ortaklık, stratejik ortaklık olmaktan öte Rusya’nın ekonomik ortaklığı üzerinden ilerliyor ve bu “ortaklığın” kökleri öyle derin de değil. TC, ABD emperyalizmi bağımlılığını o kadar kolay terk edemez. Bunun bilincinde olduğu için önce ABD, sonra da neredeyse tüm AB ülkeleriyle görüştü. Fakat bu çabalar da boşa çıkınca oynayacağı hamleyi oynadı; İdlib’te çatışmasız bölge oluşturmak.

Bu, şu anlık TC’nin hem harekatı geciktirmek hem de oradaki cihatçıları oyalamak üzerine yaptığı bir hamle. Kısa vadede bir etkisi olacaktır, fakat uzun vadede bu harekatın önüne geçemez. Kenti yaklaşık %60’ını elinde bulundurduğu tahmin edilen El-Kaide uzantısı Nusra cephesinin operasyona karşı tavrı net, asla silah bırakmayacaklar. Belli başlı radikal örgütlerin de tavrı bu tarz olacaktır. Bu durumda olası bir saldırıdan kaçacak olan Nusra ve benzeri cihatçı çetelerin kaçacakları ilk yer de Türkiye ve T. Kürdistanı olacak gibi. Bu savaşın ülke açısından önemini artıran bir başka yanı da bu.

Şimdilik rüzgar Rusya ve Suriye rejimini havalandırıyor gibi görünüyor, ABD’nin durumu ise Kasım’da yapılacak ara seçimlere kadar gelgitli olacaktır. Ama tabii burası Ortadoğu kartların ne zaman tekrar dağıtılacağı belli olmaz!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu